Bu yüzyılın en kanlı, cani vahşi terör örgütü PKK, bize saldırdığı sınırlarımızdan temizleniyor. Kahraman Türk askeri tek tek alıyor PKK’nın hakimiyetindeki yerleri. Bunu yaparken de birileri içeride ısrarla sanki teröre karşı bir mücadele verilmiyor da orada demografiyi değiştirecek bir adım atılıyormuş gibi algı oluşturmaya çalışıyor. Dışarıya terör örgütüyle değil doğrudan bir etnik yapıyla savaşılıyormuş havası vermeye çalışıyorlar. Bunu da yapan HDP. ‘PKK sizi tükürüğüyle boğar’ diyen, ‘savaş oldukça gerilla dağa çıkmaya devam edecek’ diyen, ‘biz sırtımızı YPG’ye yasladık’ diyen, belediyelerini terör örgütü lojistik üssü gibi kullandıran, araçlarını terör örgütünün emrine veren HDP. Şimdi çok kritik bir harekat esnasında, Türkiye’yi sanki etnik temizlik yapıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ve bunu da Gazi Meclisimizin çatısı altında yapıyorlar. Böyle kritik zamanlarda, PKK’nın Ankara’daki temsilcilerinin varlığı gerçek anlamda bir ulusal güvenlik sorunu olarak çıkıyor karşımıza. Kimse kusura bakmasın da yasal olan her şeyi meşru göremeyiz.
Anlaşılan sanatçılar ne yapacağını bilemiyor
Gösteri gelirlerini çeşitli vakıflara bırakan sanatçılarımızı alkışlıyorum. Hiç de söz söylemem. Derim ki, bildikleri budur. İyi bir şey yaptıklarına inanıyorlar ve ben tartışmam. 3 Mart 1992’de Zonguldak’ta grizu faciası olduğunda Demirel geldi oturduğu koltuğa çöktü ve dedi ki; “deyin bana ne yapayım?” O çaresizliği biliyorum. Bir şey yapmak istiyor ve ne yapacağını bilemiyor. Sanıyor ki biraz para verirse iyi bir şey yapmış olacak. Konser geliri dediğin ne ki? Sahne kirası, reklam harcamaları, saz ekibinin parası, yemeği, içkisi, kuaförü falan çıktıktan sonra geriye zaten düdük makarnası gibi bir şey kalıyor. Bağışlasan ne olur bağışlamasan ne. Zeki Müren nesi var nesi yoksa bağışladı Mehmetçik Vakfı’na. Dert o değil ki. Bir ince söz bekliyor insanlar sadece. Sen de çıkıp diyorsun ki, ‘para vereyim size’. O zaman insanlar da derler ki, madem bu işler parayla oluyor, verelim parasını PKK’yı da kına. Misal bazı sanatçılarımızın PKK’yı açıktan kınayamadığını biliyoruz. İsrail’den bir daha konser alamayız diye ağızlarını açmıyorlar. Eğer bu doğru değilse Özcan Deniz’den ağız dolusu bir ‘Kahrolsun PKK’ beklemek hakkımız. Ya da ailemizin çocuğu Kenan Doğulu. Acaba eş durumundan mı bağlı eli/kolu? Avrupa’da tanınan futbolcularımız var bizim. Arap dünyasında ünlü olan dizi oyuncularımız. Tek sözüyle milyonlarca insana ulaşabilecek etki gücüne sahipler. Onlar da kayıp. Hadi yeni nesil sanatçıları anladık. Peki ya devler nerede? Türkan Şoray, Şener Şen nerede? Sibel Can nerede? Böyle kritik günlerde arazi olup tehlike geçtikten sonra kafa gösteren tayfa. Ebru Gündeş’ler falan. Hani kimsenin bir beklentisi olduğundan değil. Sadece arazi olduklarını görelim diye çiziyorum altını.
Sıla’nın sigaralı şarkısı gerçekten sigara reklamı mı?
Prof. Orhan Kural’ın hedefinde bu defa “Bir sigara yak..” sözlerinin anormal ve gereksiz şekilde çokça geçtiği Sıla’nın son şarkısı var.. Daha evvel de (aralarında benim de bayılarak dinlediğim), içinde ‘sigara’ geçen çokça şarkı yapıldı. Mesela onlara göstermediği tepkiyi Orhan Hoca neden Sıla’ya gösteriyor dersiniz? Çünkü mesele sigaraya özendirmek kadar sigara firmalarıyla yapılmış bir gizli anlaşma olup olmadığı meselesi. Diğer sigaralı şarkıları ‘yanlış’ bulur kızarsınız. Ama burada iddia çok daha vahim. Takip etmekte yarar var.