AKP’NİN yeni genel başkanı ve bu ayın sonunda başbakan olacak olan Sn. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu için ülkemize, bölgemize ve bütün insanlığa hayırlı olsun temennimiz var. Hiç bir ön yargı taşımayan bütün kişiler (çok yakınları hariç) zaten bu temenniyi paylaşırlar. Bazı yakınları onun eksilerini daha iyi bildiklerinden, bu temenniyi iştirak etmeyebilirler. Sayın Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı görevine geldiğinde, hemen hemen bütün komşularımızla iyi ilişkiler içinde idik. Kendi çalışma inisiyatifleri içinde “komşularla sıfır problem” politikası güdeceğini deklere etmişti.
Bu politikanın gerçekleşmesi halinde bizim belimizi büken savunma masraflarını üçte bire düşürmek mümkün olacaktı. Bugün duruma baktığımızda bir ateş çemberi altındayız. Orta Doğu’da barışlar uzun süren barışlar olmaz, mutlaka kavga çıkar, ama biz Cumhuriyet Döneminde bu kavgaların dışında kalmayı becerdik. Orta Doğu’da bir ülke lehine taraf olmak demek, çatışmaya karışma ihtimalinin büyümesi demektir. Geçmişte uzunca bir müddet bu bölgede tarafsız kalmayı başardık.
Yeni dönem yarı başkanlık sistemine yakın olacağına göre, üçüncü kişiler Sayın ‘Davutoğlu ne diyor’ yerine ‘Cumhurbaşkanı ne diyor’a bakacaklar. Zaten böyle bir yönetim biçimi 1950 yılına kadar ülkemizde vardı. Çok büyük çoğunluğumuz 1950 yılı öncesinin başbakanlarını değil Cumhurbaşkanlarını bilir.
Cumhurbaşkanı Anayasadaki yetkileri kullanacak, bu yetkilerin çoğu da parlamenter demokrasi ile bağdaşmayacak. Bu durumda muhalefet ile iktidar arasında gerilim artacak. Kavga edenleri kim bir masa etrafında birleştirecek?
Bana göre Adalet ve Kalkınma Partisi, gelecek seçimlerde anayasayı değiştirecek milletvekili sayısını bulmak zorunda. Böyle bir parlamento aritmetiğinde anayasa yarı başkanlık sistemi ile uyumlu hale getirilebilir. Mevcut anayasa her zaman için tartışmaya açık. Kısa öz ve anlaşılır bir lisanda yazılacak anayasa bizim toplumumuzu kısır çekişmelerden kurtaracaktır.
Seçimlere kadar başbakanın işi çok zor olacak. Muhalefete göre davul Başbakanın sırtında tokmak ise Cumhurbaşkanının eline imiş gibi görülecek. Bana göre köşk ile başbakanlık arasında kırmızı bir telefon olmalı. Cumhurbaşkanı aktif müşavirliğini o kırmızı telefondan yaparak zevahiri kurtarmalıdır. Bu zorunluluk, etrafımızdaki karışıklık ve ekonomimizin kırılganlığı dikkate alındığında daha da önem taşıyacaktır.