Dün tarihi bir gündü.
Son Kürt isyanının lideri, Abdullah Öcalan, isyan yıllarının en önemli ve en değerli mesajını verdi ve silahları gömdü.
2071’e doğru akan tarihsel yürüyüşte, Kürt ve Türk siyasi ittifakının önündeki en ciddi engeli, yani silahlı mücadele anlayışını Türkiye böylece geride bıraktı.
Çözüm sürecine destek verenlere teşekkür eden Öcalan’a ben de sadece demokrasi ve barış isteyen bir Kürt ve bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak, ama ‘Silahları Gömmenin’ zamanıdır’ dediği için uğradığı haksızlıklar nedeniyle gönlü kırılmış bir aydın olarak, kendi adıma teşekkür etmek ve kutlamak istiyorum.
Silahları gömmenin karşılığında Kürtler ne kazanacak diye birileri sormaya devam ederler mi acaba, bilinmez. Ama içinde bulunduğumuz dönem, silahların gücünü müzakere masasında pazarlık etmenin zamanı değildi, bu biliniyor artık.
Tarih silahları bırakmak karşılığında geçmişine karşılık, PKK’ye gelecek için bir şans veriyor. Öcalan işte bu şansı demokratik zeminde kullanabilmenin şartlarını ortaya koydu ve buna dair bir çağrı yaptı: Silahları susturun ve Türkiye’yi terk edin.
Bu zemini sabırla, cesaretle, baldıran zehiri içmek ve iktidarı kaybetmek pahasına hazırlayıp bugünlere ulaşmamızı sağlayan Başbakan Erdoğan’ı tarih ve bu millet minnettarlıkla anacaktır. Erdoğan Kürdüyle, Türküyle bütün Türkiyelilerin arkasında durabileceği bir lider olduğunu bütün dünyaya göstermiş oldu.
Bu, Türkiye’nin aynı zamanda, yeni yüzyıldaki gücü ve başarısıdır.
Şimdi düşüncelerimiz, inançlarımız ne kadar farklı olursa olsun, bu güce saygı duymanın ve bu gücü temsil eden lider olan Erdoğan’a dünyanın en prestijli ödülü olan Nobel Barış Ödülü’nü talep etmenin zamanıdır.