Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri ara ara siyasi istikrar görülmüştür.
Menderes (1950-60), Demirel (1965-71) ve Özal (1983-91) dönemlerinde Türkiye siyasi istikrarı yakalamış ve kalkınma hamlelerinin hemen hemen tamamı bu dönemlerde geçekleşmiştir.
Son istikrar dönemi ise Erdoğan (2002-17) dönemidir.
Bu dönemler dışarıda tutulduğunda parlamenter sistemin ülkeye faydadan çok zarar getirdiği görülür.
***
Bu istikrar dönemlerini de parlamenter sisteme değil güçlü liderliklere ve partilere borçluyuz.
Partiler gücünü kuvvetinikaybedince koalisyon dönemleri başlıyor.
Koalisyondönemlerinin hiçbirinde istikrar ve huzura rastlamıyoruz.
Aksine kaos ve kargaşa görüyoruz, kazanımların kaybedildiğini görüyoruz.
***
Yaşı altmışı aşmış bir dostum yeni değişiklik üzerinde bazılarının tereddütlerini dile getirince, kendisine sordum “Senin oyun nedir ” diye. “Benim yaşımdaki insanların hayır demesi ayıp olur!” cevabını verdi.
Koalisyon dönemlerinin bu ülkeye verdiği zararı ve kaybettirdiği zamanı yaşayarak gördüğü için siyasi istikrarı garanti eden başkanlık sistemine ‘evet’ diyeceğini söylüyordu.
***
Yaşları 25’in altında olanlar parlamenter sistemin olumsuzluklarını bilemezler.
Çünkü koalisyon dönemlerini görmediler yaşamadılar.
15 senedenberi devam eden istikrarlı hükümet yapısının parlamenter sistem sayesinde gerçekleştiğini düşünebilirler/zannedebilirler.
Oysa bu istikrarı parlamenter sisteme değil iktidar partisinin başarısına borçluyuz.
***
7 Haziranseçimlerinde halk iktidar partisine bir ayar çekmek istedi ve ülkeyi koalisyona muhtaç hale getirdi.
Ne oldu?
Partiler koalisyona yanaşmadılar, abuk sabuk şartlar ileri sürdüler ve bir belirsizlik dönemi başladı.
Ve 1 Kasım seçimlerinde istikrar için tekrar iktidar partisine yöneldi.
Arada geçen altı ay seçim hükümeti olmasaydı Türkiye için kayıptı!
Parlamentere sistemin sonucu yaşanan1960-2002 arasındaki koalisyon dönemleri de Türkiye’nin kaybıdır. Koalisyon dönemlerinin sonu hep kaos olmuştur ve siyaset duvara toslamıştır.
Dolayısıyla her zaman güçlü lider çıkmıyor çıkmayınca da parlamenter sistem milletin sırtında bir yük oluyor.
***
Referandumda oylayacağımız cumhurbaşkanlığı sisteminin en belirgin ve en faydalı özelliği siyasi istikrarı garanti etmesidir.
5 yılda bir seçimolacak, seçilen başkan hükümetini kuracak ve icraata başlayacak.
Hükümet ne güvenoyu ne gensoru ne de sözlü soru gibi siyasi partilerin ve kimi kifayetsiz vekillerin egolarını tatmin etmek için mecliste zaman kaybetmeyecek, icraatla meşgul olacak.
Vatandaş memnun kalırsa bir daha seçecek, kalmazsa değiştirecek. Ama siyasi belirsizlik asla olmayacak!
Sadece bu kazanım bile ‘evet’ demek için yeterlidir!
***
Muhalefetin meseleyi götürüp götürüp Erdoğan’ın şahsına bağlaması meseleyi saptırmaktan başka bir şey değildir.
Erdoğanzaten şahıs olarak istikrarın garantisi haline gelmiş başarılı bir siyasetçi.
Kendisi cumhurbaşkanı, partisi iktidarda.
Başkanlık sistemine Erdoğan'ın değil, Türkiye’nin ihtiyacı var.
Ve sistem Erdoğan sonrasının siyasi istikrarını da garanti ediyor.
Referandumdan ‘evet’ çıkarsa artık vesayetçilerin iktidarı ve etkisi tamamen sona eriyor ve iktidar halkın seçtiği hükümetlere geçiyor!
Muhalefeti geren korku ise başkanlık sistemi gelirse iktidar yüzü görememe korkusudur.
Gerisi teferruat.