Aslında şimdikine benzer sorun çözmeye dönük süreçler sırasında yazılanlar ve söylenenler hep ‘malumun ilâmı’ tarzında olur; birbirine benzer süreçlerde birbirine benzer gelişmeler yaşanır çünkü... Ancak şimdiki süreçte bazı yorumlar ile yetkili ağızlardan çıkan değerlendirmeler bu kurala pek uymuyor...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Afrika ülkeleri gezisine çıkarken yaptığı açıklamalar arasında yer alan “İllâ Oslo’da olması şart değil, devlet adına hareket edenler konunun taraflarıyla dünyanın herhangi bir yerinde görüşebilir” demesi kurala uygun bir açıklamaydı sözgelimi; ancak yine Başbakan Erdoğan’ın “Genel af gündemde değil, ev hapsi de” sözleri kurala aykırıydı.
Sonuçta silâhların bırakılması arzulanan bir süreç içerisindeyiz; terör eylemleri yapma ve yaptırma kıdemine sahip silâhlı bir kadro bundan vazgeçirilmek isteniyor. O kadronun lider kademesi ergenlik yaşlarından beri silâhlı ve normal bir hayatı hiç tanımamışlardan oluşuyor; bir bölümü ise sınırların geçişliliğinden yararlanarak kısmen orada kısmen burada bir hayat sürüyor. Kiminin eli kanlı, kimi hiçbir kanlı eyleme katılmamış... Bazıları için ‘Kürt sorunu’ denilen konu uğrunda ölünecek bir ‘dava’, bazılarının ise dağa çıkmasının, kanlı eylemlere katılmasının çok daha farklı sebepleri var.
Mensuplarının tekdüze özelliklere sahip olduğunu da sanmayalım. Kiminin mezhebi kimliği etnik kimliğinin önünde; kiminin etnik ve mezhebi kökeni Türkiye’den gidenlerle ortak olsa bile coğrafi kökeni başka ülkeler...
Yıllardır süren çatışmacı ortamın eli silâhlılar tarafında bir sektör oluşturduğunu da unutmayalım. Dünyanın dört bir tarafında PKK adına farklı çalışmalar yürüten kişiler var... Bürokrasisi, ticari işleri, medyası da var örgütün...
Otuz yıla yakın süreyle Türkiye’ye karşı silâhlı mücadele veren bir örgütün, ülkemizle ilgili hesapları olan başka ülkelerin ve istihbarat örgütlerinin ilgisini çekmediğini herhalde düşünmüyoruz. “Hangi ülkeler, hangi istihbarat örgütleri?” diye sorarsanız, “Aklınıza gelebilecek her ülke, bütün istihbarat örgütleri” cevabını veririm.
Karmakarışık bir tablo karşımızdaki; İspanya’da ve İngiltere’de ETA ve IRA örgütleriyle yaşanan sorunlardan daha zor hale getiriyor PKK karşısında Türk devletinin sorununu...
Her kafadan farklı bir sesin sorunun silâhlı muhataplarından çıkması bu sebeple doğal; herbirinin ‘çözüm’den beklentilerinin farklı olduğu karmaşık bir yapı, silâhlarını bırakıp dağdan inmesi veya bulundukları ülkelerden dönmesi beklenenlerin yapısı... Ancak Abdullah Öcalan’ın gerçekten lider ise ve bütün ağırlığını ortaya koymasıyla istenen tepkiler alınabilir o yapıdan...
Devlet adına davranan, politika üreten ve üretilen politikayı uygulayanların ise ağız birliği içerisinde bulunması gerekir. Görüşmeler sırasında gündeme gelebilecek pek çok pazarlık unsurunu daha en başta “Yapabiliriz” diye masanın üzerine koymak da, “Asla yapmayız” üslubuyla kapıyı bütünüyle kapatmak da yanlıştır. ‘Çözüm yanlısı’ militan kadroların elini zayıflatacağı, her iki tarafta süreci baltalamak isteyen kim/ler varsa onların ekmeğine yağ süreceği için...
Siyasetin neredeyse bütünüyle sahip çıktığı bir süreç bu, basit hatalarla akamete uğratmayalım.