Dünya herşeyin tek kullanımlık yaşandığı bir dünya olmaya doğru gidiyor. Belki bir iki asırdır var olan bir süreç bu. Aşklar, ilişkiler, işler, zevkler, eğlenceler, anlar bir defa kullanılıp atılıyor. Yaşananlardan geriye neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Kültür, sanat, müzik ve fikir de tek kullanımlık olmaya başladı. Artık klasikleşebilecek değerler yaratamıyoruz. Hayatımızı kolaylaştıracağını ümit ettiğimiz teknoloji maalesef bizi yutan bir canavara dönüştü. Sözde kolay ama insanî değerlerden uzak bir hayatı yaşar olduk. Artık konuşmuyor mesajlaşıyoruz. Yüzyüze değil de ‘skype’le görüşüyoruz. Konser salonlarına gitmiyoruz MP3 var. Sinemaya gitmiyoruz DVD var. Aşklarımızı, duygularımızı, hislerimizi, sevgilerimizi bir telefon mesajına veya bir mail kutusuna sıkıştırır olduk. Sadece parayı değil dostlukları, aile bağlarını, hisleri ve en kötüsü zamanı harcıyoruz. Nerede o eski günler, eski dostluklar, eski şarkılar diye hayıflanmamız bir nostalji özleminden öte gerçeği ifade eder oldu. Dostlarımız ve ailemizle yaşadığımız güzel anlardan, hatıralardan, şarkılardan ve şiirlerden başka avuntumuz kalmamış gibi.
Nezaketi onlardan öğrendik
İyi ki geçmişte şahit oldukları güzellikleri bizlere aktaran büyüklerimiz var. Allah onlara uzun versin. İşte sohbeti lezzetli, duayen ve tarihe tanıklık etmiş üç büyük değer İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarının düzenlediği bir sohbette Mesud Cemil Bey’i anlatmışlar. Nâyi Niyazi Sayın, Tanbûrî Necdet Yaşar ve değerli hattat, ilim, fikir ve kültür adamı Prof. Dr Uğur Derman. Mesud Cemil’in dehasından, nezaketinden, entellektüel kişiliğinden, sanatkârlığından bahsetmişler. Araya da hoş hatıralar sıkıştırmışlar. Eşimden duyduğuma göre çok hoş bir sohbet olmuş.
Mesud Cemil Tanbûrî Cemil Bey’in oğlu. Tanbûrî Cemil bilindiği gibi eski musikimizin bugüne aktarılmasında en büyük paya sahip bestekar ve icracımızdır. Doldurduğu taşplaklar olmasaydı bugün eski musikimizin aslına uygun icrasını bilemeyecektik. İşte bu dahi sanatkarın oğlu Mesud Cemil de babasından aldığı veraseti temsil etmiş bir büyük insandır. Radyonun her kademesinde hizmeti olmuş. İlk ‘Klasik Koroyu’ kurmuş. Hem icracı hem de sunucu olarak programlar yapmış. O muhteşem nihavend saz semaisini bestelemiş.
Hatıralar teselli ediyor
“Kimi icracılar vardır ki makam onların omuzlarına biner ve altında ezilir kalırlar. Kimi icracılar da vardır ki onlar makamların üstüne binerler ve musikinin uçsuz bucaksız diyarlarına uçup giderler” sözleri benim musiki hayatımda önemli bir düstur olmuştur.
Herşeyin harcandığı bu çağda Mesut Cemil gibi sanatkarların bıraktığı eserler ve hatıralar bizi teselli ediyor. Eski şarkılar, şiirler, hayatlar,hatıralar ve güzellikler içimizi ısıtıyor. Eski ama eskimeyen değerler bizleri mutlu ediyor. Yaşadığımız her anı eskimeyecek bir hatıraya dönüştürmek elimizde. Yeter ki bu duyarlılık ve anlayışla sarılalım ailemize, sevdiklerimize, dostlarımıza ve yaşadığımız her şeye. Onlar ileride bizim için bir sükun ve huzur kaynağı olacaklar.
Sözü Baki ile bitirelim:
Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş