Terör devleti İsrail'in Lübnan'a düzenlediği saldırı neticesi Hizbullah lideri Hasan Nasrallah öldü. Saldırıda 80 civarında sığınak delici bomba kullanılmış.
Bir hafta önce de Hizbullah üyelerine dağıtılan çağrı cihazları ve telsizler patlatılmış ve 40'a yakın insan ölmüş, binlercesi de yaralanmıştı. Bu saldırının nasıl yapıldığına dair hâlâ kesinleşmiş bir bilgi yok.
Yaklaşık iki ay önce de İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin törenine katılmak için Tahran'da bulunan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye misafir edildiği odasında şehid edilmişti.
Ortada büyük bir istihbarat zaafı var. Mâlûm İran mezhepçi politikalarını Filistin davasına sahip çıkar gibi gözükerek örtüp faaliyetlerini ümmet nazarında meşrulaştırmaya çalışıyor.
Terör devleti İsrail 1 yıldır Gazze'yi bombalıyor, akla hayale gelmeyecek zulmü yapıyor. Buna mukabil İran'ın elle tutulur bir karşılığı yok. İran'dan sürekli "İsrail'e şunu yapacağız, bunu yapacağız" açıklamasını duyuyoruz ama müşahhas bir eylem göremiyoruz. Haliyle de söz yalama oluyor!
İran'ın, başta Suriye'de olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerinde göstermiş olduğu cevvâliyetini nedense İsrail'e karşı göremiyoruz. Ne hikmetse, ambargo altında olması bir tek İsrail'e karşılık vermesi gerektiğinde mevzubahis oluyor. Uydusu Hizbullah'la Suriye'de çoluk çocuk katlederlerken ambargonun bir tesiri olmuyor. İstedikleri silahları, bombaları, füzeleri bulabiliyorlar. E tabi karşılarında onlara misliyle mukabele edecek bir güç yok. Kundaktaki bebeğin füze attığı nerede görülmüş; lâkin İran/Hizbullah kundaktaki bebeğe füze atılabileceğini Suriye'de bizlere gösterdi!
Hamas'ın 7 Ekim taarruzu İran'ın mukavvadan bir devlet olduğunu da fâşetti. Kadim devlet İran efsanesi, izlenen mezhepçi politikaların neticesi çöktü. Kendini ve yandaşlarını korumaktan aciz, kendinden kuvvetlisini gördüğünde sahte kabadayılar gibi naralar atmaktan başka bir şey yapamayan İran maalesef İsrail tarafından ele geçirilmiş.
Gazeteci Zeynep Karataş'ın X hesabında paylaştığı aşağıdaki bilgileri okuduğunuzda Hamas ile İran arasındaki farkı rahatlıkla müşahede edeceksiniz. Bölge üzerine çalışmaları da olan Gazeteci Karataş bizlere şu bilgileri veriyor:
"Hizbullah'ın yaşadığı ağır güvenlik zafiyetlerini gördükçe Tel Aviv'de daha önce büyükelçi olarak görev yapmış eski diplomat Dr. Rıfat El Ensari'nin 9 ay önceki konuşmaları aklıma geldi.
Özetle şunu söylüyor; Aksa Tufanı'nın hedefi müzik festivali değil, Beyt Hanun Kontrol Noktasıydı. Bu kapı İsrail'in askeri istihbarat üssü olarak da biliniyor ve burada İsrail'e ajanlık yapan Filistinlilerin bilgileri tutuluyordu. Yahya Sinvar bu listelerin olduğu bilgisayar disklerini ele geçirdi.
Bunu doğrulayan bir gelişme de İsrail'in hamleleri karşısında Sinvar'ın İsrail'e ajanlık yapanların cesetlerini Şifa Hastanesi önüne atması olayıdır. İsrail'i Gazze'de asıl zora sokan durum da Gazze'nin içindeki kliklerinin ifşası oldu. İsrail'in bu kadar sert karşılık vermesinin sebebi de bu telafisi zor güvenlik zafiyeti oldu.
Sinvar ve ekibinin 7 Ekim'i gerçekleştirirken Hamas'ın siyasi kanadı da dahil kimseye haber vermemiş olmasının ne kadar doğru bir karar olduğunu bugün daha iyi görüyoruz. Haniye Tahran'da öldürüldü, Nasrallah 'kendisinin bile bilmediği yerde' öldürüldü. İsrail ise hala Gazze'deki rehinelerini bir yıldır kurtaramıyor. Bu vesileyle İran ve Hizbullah'ın içerden ağlarla Mossad tarafından nasıl yavaş yavaş kuşatılmış olduğunu gördük."
Gazeteci Zeynep Karataş'ın aktardığı bu mühim bilgileri öncelikle içimizdeki İrancılar okusun. Belki Fars efsunundan kurtulmalarına da vesile olur.
İçimizdeki İrancıların, "Ümmet, vahdet" mefhumlarını İran'ın çıkarlarını korumak, yaptığı katliamları örtbas etmek için kullanılmayacağını da öğrenmeleri gerekiyor.