Unuttuğumuz kelimelerden biri de "Şahsiyet" kelimesidir. Para ve makam için her yolun mübah görüldüğü bir zaman diliminde tabii ki "Şahsiyet" kelimesini kullanmaya ihtiyaç kalmıyor!
Kubbealtı Lugatı'ndan "Şahsiyet" kelimesinin mânâsı:
1. Bir kimsenin şahsına ve nefsine âit özelliklerin, rûhî ve mânevî niteliklerin bütünü, kişilik.
2. Yüksek ve değerli kimse, kişi.
Şahsiyet sâhibi: Kendine has özellikleri olan ve bunlardan tâviz vermeyen, şahsiyetli.
Günümüzde pek de geçerli akçe olmayan hususiyetler barındırıyor "Şahsiyet" kelimesi.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "İdeolocya Örgüsü" adlı eserinde Büyük Doğu'nun 9 temel prensipleri arasına "Şahsiyetçilik" de yer alır.
Büyük Doğu'nun 9 temel prensibi: 1- Ruhçuluk 2- Keyfiyetçilik 3- Şahsiyetçilik 4- Ahlâkçılık 5- Milliyetçilik 6- Sermaye ve mülkiyette tedbircilik 7- Cemiyetçilik 8- Nizamcılık 9- Müdahalecilik.
Üstad "Şahsiyet" bahsinde İdeolocya Örgüsü adlı eserinde şunları yazıyor:
"· Bütün insanlığı tek sıra üzerinde hizaya getirseler, o sıranın yüksekliği bakımından ulaşacağı en dik had içinde en uzun boylu tek şahsiyetin irtifaıdır.
· 100 milyonluk bir cemiyetin, 100 milyon köşeli bir yıldız gibi, ruh ve akılda en ileri zirvesi, köşeler içinde en fazla çıkıntılı, en ziyade fırlak olanıdır; yâni tek şahsiyet üzerinde düğümlenmiş bulunanı...
· Şu kadar ki, insan ve cemiyet hayatının nâmütenahî çapraşık ve girift oluş sırları içinde ve şahsiyetler arasında, şube şube, bu teki veya tekleri sıhhatle tartacak hiçbir terazi bulunmayacağına göre, dâva, bu teki veya tekleri ele geçirip geçirmemekte değil; bütün bir zümre adına, sıhhatle benimsenmesi pek kolay olan ana gayeyi ele geçirmekte... Gaye yerinde olsun da isterse her zaman ona varmak mümkün olmasın.
· İşte, bir cemiyette bütün temsil hakkı; mutlak olarak, fikirde, san'atta, ilimde, fende, siyasette, idarede hülâsa yapıcı ve kurucu insanî verim şubelerinin hepsinde, en uzun çıkıntılı yıldız köşelerinin, dolayısiyle en üstün şahsiyetlerindir.
· Dünya fikir tarihi boyunca çile doldurmuş her soylu kafa, bir bedahet kolaylık ve zerafetiyle hemen kestirir ki, cemiyet için belli başlı bir sınıfa istinat etmeyen hiçbir fikir sisteminin mimarî temeli atılamaz. Öyleyse bizim sınıfımız, o cemiyet içinde, bir bahçenin ağaçları gibi, en olgun ve örnekli ruh ve kafa yemişiyle yüklü, üstün şahsiyetler manzumesi...
(...)
· Gelen her inkılâp, hakkın kendisinde olduğunu iddia edecektir. Bütün tarih boyunca hiç kimse hakka zıd olduğunu söylemiş ve söyleyecek değildir. Hakka mahkûmiyet ise hâkimiyetin tâ kendisi olduğuna gör, bizim şahsiyetçiliğimiz, hakkın en üstün kaza ehliyetini temsil edenleri hâkim kılma dâvasından başka bir şey değildir."
Üstad'ın sistemleştirdiği devlet nizamı bir şahsiyetler topluluğudur. Dünyevî çıkar için Allah ve Resûlü'nün yolundan taviz vermeyen şahsiyetler topluluğu. O şahsiyetler topluluğunun 1 kişide de tecelli etmesi de yeterlidir. Halk ona tâbi olur.