Galatasaray dün gece, 9 maç üst üste kazandığı Arena’da lige havlu attı. 9 maç süresince coşkulu, yüksek tempolu oynayan Sarı-Kırmızılılar, maçın ilk yarısında sahada yoktu.
Kayserispor, kümede kalmak için uğraşıyor. Galatasaray ise Kaf Dağı’nın ardındaki şampiyonluğa ulaşmak için. Sarı-kırmızılı takım, Muslera, Semih, Melo, Telles ve Sneijder ile oynadı. Geri kalan 6 kişi takımda yok zaten. Kimse Chelsea maçını filan bahane etmesin, çünkü Londra’da oynamayanlar bu maçta da oynamadı.
Sarı-Kırmızılılar, birbiri ardına başarılı 3 ya da 4 pas yapamıyor. Selçuk sanki 40 yaşında ve sezon sonunda futbolu bırakacak. Form düşüklüğü olabilir. Ama bu kadar uzun sürelisine adamsendecilik demekten öte hiçbir tanımlama yapılamaz.
Maç boyunca Galatasaray’ın bulduğu pozisyon sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Daha önceki maçlarda Galatasaray, ilk 10 dakikada 5 pozisyon buluyordu.
Buradaki sorun şu: Futbolcuların başında onlarla bire bir ilgilencek, onlarla sürekli konuşacak, dertleri neyse irdeleyecek, sorun çözmeye yatkın biri ya da birilerinin olmaması. Geçen dönemde Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak, günün büyük bir bölümünü Florya’da geçirirlerdi. O dönemde Selçuk bu kadar başarılı olmuşsa, bunu Ali ve Abdurrahim’in yakın ilgisine borçlu.
Şimdi Florya’da Lutfi Arıboğan var. Lutfi elinde çantasıyla sabah gelip, Futbol AŞ’nin mali işleriyle ilgilenen, paydos düdüğü çaldı mı da evine giden bir bürokrat. Futbolcu çocuk gibidir. Onlarla sürekli ilgilenmek, sırtını sıvazlamak, derdini sormak ve sorun varsa onlara anında çözüm getirmek gerekir. Bu yıl Galatasaray’da bu tür işleri yapacak kimseyi bulamadık. Başka bir sorun da Tugay... Onun yerine Bülent Ünder gibi Türkiye’yi çok yakından tanıyan, bu ligde oynayan futbolcuları bilen birisinin Mancini’ye akıl vermesi gerekirdi. Tugay zaten 20 yıldır Türkiye’de yok. O kimi tanıyor; hangi takımı anlatacak, hangi önlemlerin alınması için fikir verecek?
Galatasaray, şampiyonluğu Arena’nın çimlerine gömdü. İkinci olarak Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan gitmekten öte başka bir çare kalmadı.