Yeni Şafak Gazetesi Ankara muhabiri Çetin Çetiner... Özellikle çözüm sürecinin başladığı günden bu yana dikkatleri üzerinde toplayan tam bir saha gazeteci. Şöyle ki bu süreçte Kandil’in, Erbil’in, Suriye’nin, Ankara’nın nabzını tutmayı başarmış bir isim Çetiner.
Musul’daki konsolosumuz ve 49 personelin IŞİD tarafından rehin alınmasını tüm dünya kamuoyuna ilk o duyurmuştu.
Sadece duyurmakla kalmamış, Konsolosluk rehin altındayken IŞİD’in kontrolü altındaki sahalara girerek sıcak haberler de vermişti.
Keza 49 rehinenin serbest bırakılacağını ve bırakılma anlarını da ilk anonslayan isim de Çetiner’den başkası değildi.
Ve bugün köşemi kıymetli meslektaşım Çetin Çetiner’e bırakıyorum.
Neden mi?
Geçen hafta Ankara’daydım. Yeni Şafak Gazetesi’nde Abdülkadir Selvi’yi ziyaretim esnasında heyecanlı bir tartışmaya, daha doğrusu heyecanlı bir karar anına şahitlik ettim.
Çetin Çetiner Kobani’ye gidecekti. “Nasıl gideceksin, içeriye girebilecek misin?” sorularıma gülümseyerek “Her şey hazır içeriden haber vereceğim bu kez” cevap verdi.
Çetiner Kobani’ye ilk giren Türk gazetecisi oldu. Dün telefonda görüştük, görüşmemiz bittikten sonra kendisi yeniden Kobani’ye girecekti.
İşte Çetiner’in anlattıkları:
Musul baskını sonrasında bölgedeki bir çok Sünni Arap aşireti arasında efsaneleşen bir yapıya dönüşen IŞİD için savaşacak militan bulmak, hiçte zor olmuyor. 31 bin militanı olan bir yapıya dönüşen IŞİD, neredeyse dünya karması bir terör örgütü konumunda. Bir anlamda ABD ve Avrupa kendi yarattığı canavarı, şimdi tanımaya çalışıyor.
IŞİD’in dünya karması bir yapıya sahip olması, siyasi olarak sadece Ortadoğu denklemini zorlayabilir.
37 günden bu yana Kobani direnişi devam ediyor. Öyle ki son 72 saattir en şiddetli çatışmalar yaşanıyor. ABD ve koalisyon güçleri bir yandan havadan operasyon gerçekleştirirken halen IŞİD Kobani’den çıkarılmış değil. IŞİD’in mevcut askeri kapasitesi gösteriyor ki, bu o kadarda kolay olmayacak. Kenti halen terk etmeyen sivillerde bulunuyor. İçeride bulunduğum saatlerde konuştuğum gençler, IŞİD’in her beş dakikada bir attığı hava topuna öylesine alışmışlar ki, ‘Abi duvar kenarından yürü, sokak başlarında koşarak geç’ diyorlardı. Ama içerideki herkes şunu çok net görebiliyor ki, Mürşitpınar sınır kapısı Kürtlerin tek nefes alabildiği kapı konumunda. O nedenle herkes Türkiye konusunda çok hassas. Benim içeride olduğum saatlerde Peşmege’nin geleceği haberleri radyodan yayınlanıyordu. Herkes de bir tebbesüm oluşmuştu. Zira IŞİd’in ağır silahları karşısında dayanacak güçleri hızla tükenirken Peşmerge’nin gelmesinin siyasi ve askeri olarak ihtiyaçlarının olduğunu fark ediyorlardı. Ancak yine de endişeliydiler. Zira gençler ve Kobani’yi izleyen Suruç’taki insanlar PYD’nin bu öneriye ret cevabı vermesi durumunda Kobani’nin düşmesinin an meselesi olduğunu savunuyorlardı. Aslında tamda öyleydi ama çok fazla dillendiremiyorlardı. ‘Peşmerge’nin gelmesi silahın yasal olarak gelmesinin yolunu açar’ düşüncesinde olan bölgedeki insanlar 2. Dünya savaşından bu yana en uzun direniş olarak gördükleri Kobani direnişinin her anını bölgede takip ediyor.
Hemen hemen her ilden insan ellerinde dürbünler ile Kobani’yi uzaktan izliyorlar. Binaların üzerine asılan her IŞİD bayrağı, bölge insanının moralini bozarken tepelere asılan her YPG bayrağı ile birlikte bölgedeki halk arasındaki telefon trafiği ve sevinç gösterileri de artıyor. Aslında kentte sallanan flamalar hakimiyet alanlarını da büyük ölçüde gösteriyor.
Son 3 gündür yoğunlaşan çatışmalar hali hazırda Mürşidpınar sınır kapısında yoğunlaşmış durumda. Peşmergelerin bölgeye geleceğini duyduğu andan itibaren IŞİD’in, Kobani’nin doğu yakasından ve güneyine doğru oldukça yoğun bir takviye yapmaya başladığı görülebiliyor. Kobani’nin 3 etrafı IŞİD tarafından sarılmış durumda. Sınır kapısını da ele geçirmesi durumunda Peşmergelerin geçişi neredeyse imkansız hale gelecek.
Son 24 saat içinde 9 YPG’li yaralı Türkiye’ye getirildi. Aslında şu ana kadar 809 yaralı tedavi altına alındı. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki insani yardımı çok önemli. Zira eğer bu yardımlar olmazsa, YPG’nin bu kadar direnmesi de imkansız olurdu. Her gün iki kamyon dolusu insani yardım, güvenlik birimlerinin denetiminde Kobani’ye bir anlamda YPG’lilere sağlanıyor.
Hava operasyonları şuana kadar IŞİD’i püskürtebilmiş değil. Tam tersine IŞİD militanları ABD’ye karşı savaşıyoruz motivasyonu ile bölgede daha fazla yoğunlaşıyor. Kabani’de neredeyse evlerin büyük bölümü hava operasyonları ve IŞİD’in havan topu saldırıları sonucunda maalesef harabeye döndü.
Kentin hastanesi IŞİD’in hedefi olmuş durumda. Kentte hali hazırda iki doktor ve 4 erkek sağlık görevlisi bekliyor. 37 günlük çatışmalarda doktorlar hastalara müdahale etmekte zorlanıyor. Zaten ellerinde yeteri kadar sağlık gereçleri de yok. Hastane 2 defa doğrudan hedef olmuş. Daha acı olan ambulansların da bu çatışmalardan nasibini almış olması. Zira içeride bulunan 6 ambulans da kullanılamaz durumda. Bu nedenle yaralılar hemen Türkiye’ye açılan bir telefonla Suruç’a taşınıyor.