Astım hastaları ve alerjik bünyeliler polenlerin yoğunlaştığı öğle saatlerinde açık alanlara çıkmamalı.
Dünya Sağlık Örgütü 2012 yılında dünya genelinde 8 milyon civarında insanın hava kirliliği sebebiyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Gerçekten çok yüksek bir rakam! Üstelik bu rakamın 3 milyon 700 bini, dış ortamdaki atmosfer koşullarının bozulmasıyla, geri kalan 4.3 milyon kişinin kapalı ortamdaki hava kirliliği sebebiyle hayatlarını kaybettikleri belirlendi. Bu vahim tablo soluduğumuz havanın kalitesini sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Hem açık alanlarda hem de kapanlı ortamlarda soluduğumuz havanın kalitesi hakkında neler biliyoruz?
Sanayi, endüstri, enerji üretimi, evsel ısınma, ulaşım gibi pek çok faaliyet sonucu atmosfere salınan sülfür dioksit, ozon, azot oksit, kurşun gibi yabancı partiküllerin atmosferdeki konsantrasyonlarının artması insan sağlığı için büyük bir tehdit. Atmosferdeki kirletici partiküllerin artması pek çok solunum yolu hastalığına uygun ortamı hazırlamış oluyor. Astım, kronik bronşit gibi çok sayıdaki solunum yolu hastalığının hem oluşması hem de şiddetlenmesi hava kirliliği değerleri arttıkça artıyor. Durum soğuk kış günlerinde çok daha vahim hale geliyor. Özellikle kışın burundan soluduğumuz soğuk havayı ısıtmak için kılcal damarlarda kan akımı yoğunlaştığından burun tıkanıklıkları oluşabiliyor. Burun tıkandığında ağızdan soluk almaya başlıyoruz ve ağızdan alınan nefesle, havadaki kirletici partiküller akciğerlerimize ulaşıyor. Bu da boğazda tahrişe, öksürük ve nefes darlığı gibi bazı şikayetlere sebep olabiliyor. Bu duruma sürekli maruz kalındığındaysa olayın boyutları büyüyor. Kış aylarında sorun bu kadarla kalmıyor. Kalitesiz kömür kullanımı ve kükürt seviyesi yüksek kömürler atmosferdeki kükürtlü bileşiklerin miktarını artırdığından solunum yolu hastalarını oldukça zorluyor.
GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ KORUYABİLİR
Soğuk ve yağışlı sistemler hala devam ediyor fakat önümüz ilkbahar ve yaz. Hava kirliliği değerlerinin azalması gerekiyor diye sevinirken polenler başlıyor ve sevincimiz kursağımızda kalıyor. Nitekim Nisan ayı itibarıyla ağaç polenleri havada uçuşmaya başlıyor. Alerjileri birden tetikliyor haliyle. Hava kirliliği değerleri yine yükseliyor ve bu süreç öyle pek de kolay gitmiyor maalesef. Mayıs ayında ağaç polenleri yerini çayır polenlerine bırakıyor. Biz polen mağdurları olarak gözlerimizde, cildimizde ya da astım gibi çok sayıdaki solunum yolu rahatsızlığıyla uğraşırken, polen mevsiminde yeni bir dönem başlıyor. Temmuz ayında yabani otların polenleri bize merhaba derken, Eylül ayına kadar yakamızı bırakmıyorlar. Dolayısıyla önümüzde hava kalitesi açısından zorlu ve uzun bir süreç var. Bu dönemde yapılması gerekenler belli aslında. Mesela polenlerin yoğun olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında açık alanlara çıkmamak, özellikle spor yapmamak çok önemli bir korunma şekli. Aynı şekilde güneş gözlüğü de bizi kısmen polenlerden koruyabilir. Polenlerin fazla olduğu günlerde eve gelir gelmez ellerimizi, burun ve yüzümüzü bol suyla yıkamak da iyi gelecektir. Polen mevsiminde her gece duş almak da saçlarımıza yapışmış olan polenlerden kurtulmamızı sağlayacak. Evlerimizi ve kapalı ortamları havalandırırken, polenlerin yoğun olmadığı saatleri tercih etmek de önemli tabii. Çamaşırları da balkonlarda değil polenlerden uzak ortamlarda kurutmak şart... Evlerinizde ya da iş yerlerinizde ortam havasını filtre eden ve iyonlaştırıcı etkisi bulunan cihazlar kullanabilirsiniz.