Resmiyeti, hassasiyetleri bir tarafa bırakıp söze kafadan giriş yapacağım; Haşdi Şabi, İran’ın Irak’da sevk ve idare ettiği, eğittiği, donattığı ve finansmanını sağladığı bir paramiliter terör örgütüdür. Bize yutturulmaya çalışılan paravan hikayeye itibar etmezsek, karşımızdaki çıplak gerçek, kelimenin tam anlamıyla budur. Haşdi Şabi’yi en doğru anlatan kanıt, ele geçirdiği şehirlerde yaptığı katliam ve zulümlerdir. Samarra ve Türkmen şehri Amirli kuşatmaları sırasında, Beyci, Felluce, Ramadi, Musul’un güneyi, Selahattin, el-Anbar ve sonralardan adı Cufr Nasr diye ünlenen Bağdat'ın altmış kilometre güneybatısındaki Cufr Sahr şehir ve bölgelerinin, sözüm ona DAEŞ’ten temizlenmesinde baş vurduğu tek yöntem intikam amacıyla kıyım olmuştur.
Kıyım ve demografik yapının değiştirilmesi Haşti Şabi’nin tek görevidir. DAEŞ’ten arındırılan bölgelerde sadece DAEŞ temizliği yapılmıyor, DAEŞ’ten çok sunni temizliği esas olarak hedefleniyor. Bu şehirlerde şimdi Şiiler egemen. Irak’ın devlet olarak resmen yapamadığı bütün kirli ve insanlık dışı uygulamalar Haşdi Şabi eliyle yapılıyor. Bir tür paralel devlet gibi, İran için mıntıka temizliyor.
Haşdi Şabi’yi oluşturan bileşenlere baktığımızda, başka bir deyişle Haşdi Şabi’yi oluşturan örgütler konfederasyonuna baktığımızda bu durumun neden böyle olduğu daha iyi anlaşılır. 2014’te önce dönemin Başbakanı Nuri Maliki bir çağrı yaptı. Ardından, Ayetullah Sistani, cihadın kifai vacip olduğuna dair fetva vererek, savaşabilecek gücü olan herkesi davet ederek Irak ordusunun yanında DAEŞ’e karşı mücadele etmesini istedi. Ve nihayet İran’lı General Kasım Süleymani sahne alarak, bütün çete guruplarını tek çatı altında örgütledi.
Bedir Örgütü, Ketaib-i Hizbullah, Kuvvat-ı Şehit Sadr, Nüceba Hareketi, Seraya es-Selam, Seraya el-Cihad, Liva-i Ali Ekber, Seraya el-Atebat, Ketaib-i Seyyid-i Şüheda, Ketaib-i et-Teyyar er-Risali, Seraya el-Horasani, Seraya Aşura, Kuvvat-ı Vadeallah, Fırka-i el-Abbas el-Kitaliyeadlı bu örgütleri tek komuta merkezinde birleştiren Kasım Süleymani’den başkası değildir.
Falih Feyyaz: Haşdi Şabi komutanı (aynı zamanda Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı), Ebu Mehdi Mühendis: Komutan yardımcısı, Hadi Amiri: Bedir örgütü genel sekreteri, Kays Hazali: Asaib-i Ehli Hak, Ebu Casim Nasiri: Kuvvat-ı Şehid Sadr genel sekreteri, Ekrem Ka’bi: Nüceba İslami Direniş Hareketi genel sekreteri, Ahmed Esedi: Haşdi Şabi’nin resmi sözcüsü..
Yukarıda ismini ve ünvanını sıraladığım şahsiyetler, bu organizasyon şeması içinde sadece birer görevli. Esas lider Kasım Süleymani’dir. Bütünüyle şii milis ve çetelerden oluşturulan bu yapı, elbette İran devletinin yayılmacı emellerinden başka bir şeye hizmet edemezler. Esasında bu yapı fiilen Irak denilen devleti şimdiden İranlaştırmıştır.
Haşdi Şabi’nin dehşet verici gaddarlığı bir bütün olarak Irak siyaseti üstünde bir İran vesayeti inşa ediyor. Bu yapının birincil hedefi, Irak’ı bir bütün olarak şiileştirmek ve İran’a dönük bütün tehlikeleri Irak sınırları içinde karşılamaktır. Tahran’ı savaş tehditlerinin dışında tutmak ve vekiller aracılığıyla İran topraklarında savaşmak zorunda kalmadan, ortadoğunun tek bölgesel gücü haline gelmek ve bütün bölge devletlerini birer uyduya dönüştürmektir. Mezhepçi siyasetin doğal evrimi bunu emreder. Başka türlü bir devlet neden mezhepçi bir siyaset izlesin ki?
Haşdi Şabi, bu görevin en pervasız örgütüdür. Korku ve dehşet yaratarak, İslam dininin diğer mezheplerini sindirmek ve Şii olmayan diğer mezheplerin hem etkilerini hem de taleplerini sıfırlayarak adeta bir Şii imparatorluğu yaratmaktır.
Haşdi Şabi yeni bir DAEŞ’tir.
Haşdi Şabi savaş demektir.
Haşdi Şabi, bir mezhebin egemenlik şiddetidir.
Haşdi Şabi bir tehdit ve yakın tehlikedir.