Taraflar gerilimi sürdürdü ve savaş iki taraf da istediği sonucu alana kadar sürdü diyelim. Her şey olup bittikten sonra ortaya çıkabilecek tabloya şimdiden bakarak nasıl bir sonuçla karşı karşıya kalabileceğimizi birlikte düşünelim mi?
Bir erken ‘hasar tespit raporu’ çıkarmayı teklif ediyorum...
Aslına bakılırsa tarafların ‘istediği sonuç’ denilebilecek bir liste yok elimde. Ağızlardan çıkan tamam da gönüllerde yatanı bilmek hayli güç... Bu sebeple ‘istekler tablosu’ denilen bir listeyi onlar nam-ı hesabına benim yapmam gerekecek...
Niyet okumak mı? Galiba niyet okuyacağım...
Hatalarım olabilir; taraflar ‘’Ben böyle bir sonuç çıksın istemiyorum’’ diye itiraz edebilir ve haklı da sayılabilir... Ancak yine de böyle bir değerlendirme yapmamın onlara da yararı dokunacağına inanıyorum... Taraflar akıllarından geçirmemiş olsalar bile, birileri onlar adına bir yığın beklenti içerisinde çünkü...
Nasıl beklentiler?
Cemaat’in ihtilâfın savaşa dönüşmesiyle birlikte beklentisi, Ak Partiye, dershaneleri kapatmak, bürokrasi içerisindeki uzantılarını tasfiye etmek ve kendilerini ‘zararlı bir örgüt’ haline dönüştürmek girişiminde bulunduğu için, en azından, iyi bir ders vermek olabilir...
Öyle değil mi? Eğer Ak Parti yerel seçimde önemli illeri kaybeder, liderini Çankaya’ya çıkaramaz ve genel seçimde yüzde 50 çizgisinin hayli altına düşerse, Cemaat’la siyasi yolculuğunu önemsiz görmenin cezasını çekmiş olur...
İktidar partisi ne istiyor olabilir? Dershaneleri kapatmak, kanatlarını kırparak Cemaat’i etkisizleştirmek, bürokrasi içerisindeki bağlılarını ve gönüldaşlarını tasfiye etmek...
Bunları istiyor olabilir Ak Parti...
Diyelim iki taraf da bu kavganın sonucunda niyetlerini gerçekleştirdiler: Ak Parti yerelde ve genelde iktidardan düştü veya gücü azaldı; liderini cumhurbaşkanı seçtiremedi... Buna karşılık dershanelerini kapatmayı ve bürokraside tasfiyeyi başararak Cemaat’i önemsiz —hatta ‘yasadışı’— hale getirdi...
Bu durumda kimi tebrik etmemizi beklersiniz? Cemaat’i önemsizleştirdiği için Ak Parti’yi mi, yoksa Ak Parti’yi iktidardan ettiği için Cemaat’i mi?
Tabloyu en çarpıcı renklerle çizdiğimin elbette farkındayım; savaş sona erdiğinde taraflar benim çizdiğim yerlerinden biraz farklı durumda da bulunabilirler. Biri diğerinin sırtını yere değdirerek nakavt etmiş, nefes alamaz hale getirmiş de olabilir...
Yine de ortada tebrik edilmeyi hak edecek bir tablo bulunmayabilir. Nakavt edenin de sırtı yere değenden bir farkı olmayacağını, zaferini kutlamaya fırsat bulamadan içinden kolayca çıkamayacağı sorunlarla başetmek zorunda kalacağını tahmin etmek çok kolay...
Kavgayı daha fazla incinip karşısındakini kıyasıya incitmeden bitirmenin bundan daha iyi bir sebebi olabilir mi?
Hesabımın içinde ülkenin kayıpları yok...
Etrafın benim gibi düşünmediğini, kendini taraflardan birine yakın olarak konuşlandırmış nicelerinin, hesaplarını, ‘100 Yıllık Savaş’a göre yaptıklarını elbette biliyorum. Taraflar adına karar verebilecek durumda olanların ‘yeter’ demesine en yakınlarından itirazlar gelmesini bile bekleyebiliriz.
Liderlik, önderlik böyle durumlar içindir zaten...
Sözü nereye getireceğim belli: Gerilimi azaltmakla işe başlansın; hem de mümkünse hemen şimdi...