Medyada 'etik' alt başlığında bir mesele tartışılıyor bir süredir. Aslında bu neredeyse televizyon tarihi kadar eski bir tartışma. Farklı farklı boyutlarıyla güncellenerek her seferinde karşımıza çıkıyor. Bu defa Nihat Genç'in bir twitiyle görünür hale gelen Hasan Can Kaya'yı konuşuyoruz. Bir izleyicisine açıktan küfreden ve bunu mizah malzemesi olarak sunan şovmene tepkiler artınca RTÜK de izlemeye aldı. Bunun üzerine bazı çevrelerden; "sen sabah kuşağında yayınlanan kepazeliği görmüyorsun da bu adamın küfürlerine mi takılıyorsun?" diyerek RTÜK'e istikamet vermeye çalıştılar. Yani terazinin bir kefesine Müge Anlı'yı ya da onu taklit eden diğer yapımları koydular diğer bir kefesine ise Hasan Can Kaya'yı. Bu karşılaştırmayla RTÜK'ü etkileyemeye çalışanlar özetle diyor ki; "...o sabah kuşaklarında neler neler oluyor görmüyorsunuz, Hasan Can Kaya'yı da görmeyin..."
**
Öncelikle RTÜK Başkanı Sayın Ebubekir Şahin başta olmak üzere RTÜK'ün bu meseleye önem veren üyelerini ve ilgili kurullarda görev yapan uzmanlarını tebrik ediyorum. Ve en son söylenecek sözü en başta söylüyorum; bırakın adamlar işlerini yapsınlar. Elbette yapılacak izleme, değerlendirme sonrası verilecek olan karar üzerine konuşuruz. Ama şu anda henüz inceleme aşamasında. Paralı platformda yayınlanıyor olmasından tutun da yayınlandığı saate kadar pek çok değişken bu kararda elbette etkili olacak. Ama bırakın önce bir baksın RTÜK. Bir baksın ya hu, nedir bu panik hali!...
**
Gelelim "Hasan'a var ama Müge'ye neden yok" meselesine. Bak arkadaş ortada çok ciddi travmatik bir durum var. Hasan Can Kaya'nın o tartışmaya konu olan sahnesini izlediniz mi? Bir genç kız sahneye doğru sesleniyor ve diyor ki; "...benim babam sizin p*ç olduğunuzu düşünüyor." diyor... Hasan Bey buna gülüyor ve cevap veriyor; "...ben de senin babanın a...a k..." Bu cevap karşısında da genç kız kahkahalara boğuluyor. Açık ve aleni biçimde aileyi hedef alan bir küfür edilmiş olması elbette koskocaman bir problem. Ama en az onun kadar büyük ikinci problem ise genç kızın bunu problem gibi görmeyip kahkahalarla gülmesi. Ve Adamın bu herkesi güldüren küfrünü sık sık tekrarlayıp herkesi daha da fazla güldürmeye devam etmesi. Düşünsenize adam babanıza sövüyor gülüyorsunuz, annenizi de katıyor araya daha fazla gülüyorsunuz, 'bütün sülalenizi' diyor yarılıyorsunuz gülmekten... Bu ne ama ya!... Şimdi burada incelenmesi gereken bir TV şovunda sunucunun küfretmesinden çok, bunun normalleştirilmesi yahut bundan zevk alınması durumu. Ve bu durum çok ciddi bir durum.
**
Müge Anlı'daki durum ise çok başka. Orada gerçek hikâyeler yatırılıyor masaya. Ve bu "zaten yaşanmakta olan" hadiselerin yanlışları ısrarla vurgulanıyor. Son dosyayı dün izledim ATV'de. 21 yaşında dördüncü evliliğini yapmaya hazırlanan bir çocuğun, son eşinin asker arkadaşına kaçtığı bir dosya. Bu olmuş yani. Kız 21 yaşına gelene kadar 3 kez nikâh masasına oturmuş. Son olarak da eşinin asker arkadaşı olan ve bir dönem 'abi' dediği, dolandırıcılıktan sabıkalı bir adamın evine kaçmış. Bir kız annesi olan Müge Anlı da bu hikâye karşısında çılgına döndü elbette. Ve derhal, bu saçmalığa karşı bu durumu normal gibi gören çevreleri uyandırmaya çalıştı. Mesela, kızın annesine dedi ki; "sen nasıl göz yumarsın bu ahlaksız gidişe"...Anlatabiliyor muyum aradaki farkı? Bir programda bir kızın babasına sövülmesinden zevk aldığını görüyoruz. Hedefe konan diğer bir programda ise toplum açısından kabullenilmesi zor dosyalar karşımıza çıkıyor ve bunun ne kadar yanlış olduğu anlatılıyor. Dese ki Müge Anlı "gönül bu, asker arkadaşına da konar ne yapalım, kabulleneceksiniz" o zaman tartışalım. Ama öyle değil. Karşılaştırma yaparken de hakkaniyetli olalım lütfen.