Osmanlı'nın zarafetini yansıtan geleneklerimizden biri olan kahve ikramında misafirliğe gidildiğinde misafire kahve ile su birlikte ikram edilirdi. Eğer misafir önce kahveyi içerse bu onun tok olduğuna, yok eğer önce suyu içerse bu durum onun aç olduğuna delalet eder ve hemen sofra hazırlanırmış. Böylece misafirin aç olduğunu belirtmesine mahal verilmeden son derece nazik bir şekilde ikramda bulunulurmuş. Ne kadar zarif; insana verilen değere ve kıymete hayran olmamak elde değil. İlim, bilim, sağlık, tıp, coğrafya, tarih, sanat, şiir, edebiyat, denizcilik, mülkü idare ve daha nice alanlarda; cesaret, aklın, mantığın ve bilginin vicdanla kullanıldığı bir geçmiş. Bu alanlarda olan buluş ve icatlarıyla ecdadımız hem insanına hem de dünyaya ne kadar hizmet verdi. Batı ilmimizden ne kadar istifade etti. Gazi Mustafa Kemal’in de dediği gibi, “Türk Çocuğu Ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
Dürüstlük olması gerek, bununda hakkını layıkıyla vermek gerek. Global düzende hukukun, adaletin ve insan haklarının korunması ile ilgili alınan karalar, kanunlar ve bildiriler, sözde kalıp hal olmadı mı içi boş bir başlık olmaktan öteye gitmez. Mısır’da yaşanan olaylar karşısında bazı ülkeler takındıkları tavırlarla tarihte sorgulanacaklar listesinde yerlerini şimdiden aldı. Bu utancın hesabını nasıl verecekler? Gelecek nesiler bu yapılanlar karşısında onları nasıl anacak?
“Kardeş ülke Mısır’da 24 Mart tarihinde 20 dakika süren bir duruşmada 529 kişi hakkında idam kararını veren mahkemenin geçtiğimiz 3 Temmuz’da askeri cunta tarafından gerçekleştirilen darbenin emrinde olduğu aşikârdır. Aynı askeri cunta, 14 Ağustos 2013 Çarşamba günü, Adeviyye Meydanı’nda üç bin’i aşkın sivili şehit etmekten kaçınmamıştır. 1900 sivil sözde mahkemeye çıkarılmış ve 20 dakikalık bir duruşmada 529 idam kararı okunmuştur. Yani her bir dakikaya 26 idam kararı düşmüştür. Adeviyye Meydanı’nda sivil halkın otomatik silahlarla tarandığı günde bir polisin ölümü, 529 kişi ile ilgili verilen idam kararına gerekçe sayılmıştır. Oysaki bu kişilerin tek suçu, o gün seçilmiş hükümete karşı yapılan darbeyi protesto etmekti...
Bu idam kararlarının hiçbir şekilde insan hakları, özgürlükler ve adaletle bir ilgisi yoktur. Nitekim İnsan Hakları bildirgesine göre; “Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da herhangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildiri’de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Bundan başka, ister bağımsız ülke uyruğu olsun, isterse bağımlı, özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke uyruğu olsun, bir kişi hakkında, uyruğu bulunduğu devlet ya da ülkenin, siyasal, adli ya da uluslararası durumu bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir(madde 2). Ayrıca bu haklar hiçbir şekilde başkalarına ya da kurumlara aktarılamaz.” denilmiştir. Eğer bunlar sadece güzel söylemler olarak kalırsa, ‘Hani’ diye sorulmaz mı?
Bizim umudumuz var; sevgimiz, insana saygımız ve inancımız. Hep beraber inşaALLAH göreceğiz. Nitekim insanlar tuzak kurar ama ALLAH CC kurduğu tuzakla kimse baş edemez.