Ne göz yaşartıcı sahneler yaşandı. Ne güzel bir heyecan, samimiyet, duygu yüklüydü, "Türkiye Tek Yürek" kampanyası...
Deprem felâketinin yaralarını sarmak için düşünülmüştü ancak bir bağış kampanyasının çok ötesine geçti.
Türkiye'yi kutuplaştırarak zayıflatmanın peşinde olanlara; birliğin, dayanışmanın gücü öylesine kuvvetle gösterildi ki, kaos planı ve kirli oyunlar bozuldu, fitne tezgâhı paramparça edildi.
Depremi bahane ederek devletin kurumlarını yalanlarla yıpratmaya uğraşanlar, hiç beklemedikleri bir atmosfer içinde apışıp kaldılar.
Tam da, "Erdoğan'ın işi şimdi bitti" derlerken, karşılarında zor zamanlarda ayağa kalkan milletimizi buldular.
Kılıçdaroğlu ve Akşener bile telefonla bağlanmak zorunda hissettiler kendilerini.
Hâlbuki Kılıçdaroğlu, Hatay'da şöyle kasılmıştı: "İktidarla hizalanmayı reddediyorum..."
CHP'nin destekçisi Halk TV, KRT TV ve Tele 1; Türkiye, Azerbaycan ve KKTC'den 213 TV ile 562 radyonun gerçekleştirdiği ortak yayına katılmadılar.
Kılıçdaroğlu'nun nasıl mecbur kaldığını, ne kadar zor bir karar vererek kampanyaya dâhil olduğunu buradan anlayabiliriz.
6'lı masadakiler, depremin başından itibaren silahlı kuvvetlere çağrı yaparak, devletin aciz kaldığını, devlet kurumlarının hazırlıksız olduğunu, artık bu hükümetin gitmesi gerektiğini anlatmak için çırpındılar.
Kılıçdaroğlu, "Abartıyorlar, asrın felâketiymiş..." bile dedi.
Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine pespaye bir siyasî zihniyet, böylesine bir muhalefet bulunmaz.
Yunanistan, Ermenistan, İsrail, hatta ABD'nin yardıma koştuğu, hükümete destek olduğu bir sırada "Hani felâketin boyutu daha artsa da devlet, bu yıkımın altından kalkamasa" diye hop oturup hop kalktılar...
"Türkiye Tek Yürek" şahlanışı ile yıkıldılar. Kahroldular...
Milletimizi kutuplaştırmaya çalışanlara inat, Türkiye tek yürek haline geldi.
Tamam, şu Kılıçdaroğlu'nun tıynetini artık biliyoruz.
Hain FETÖ darbe girişimine tiyatro diyen, kontrollü darbe yaftası yapıştırarak FETÖ'cülerin üstüne gidilmesini önlemeye çalışan bu siyasiydi.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in en büyük yanlışı devlete savaş açmasıydı. Kendini Mehdi zannederek devleti ele geçirme ihtirası, onu darbe ihanetine kadar götürdü.
Devletle uğraşan sonunda devletin gücü altında ezilir...
Erdoğan'ı bahane ederek devlete savaş açanlar sonunda kaybedecek.
Evet, Kılıçdaroğlu ve 6'lı masadakiler artık Türkiye'nin milli güvenlik meselesidir.
İçerdeki fitne ocakları da, dışarıdaki fitne ocakları da gördü ki milletimiz, devletler kuran aziz milletimiz; zor günde, milli bir şuur, bir diriliş ruhu ile ayağa kalkmaktadır.
İşte tam burada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinin hakkını da teslim etmek zorundayız.
15 Temmuz ihanetinin önlenmesi, FETÖ'nün felç edilmesi ve devlet kurumlarının; TSK'nın, yargının, emniyetin işgalden kurtarılmasında onun liderliğinin rolü var.
Onun cesaretinin, kararlılığının, hamlelerinin rolü var,
O yürüdü, millet de arkasından yürüdü.
Şimdi de öyle oluyor.
"Türkiye Tek Yürek" destanına katılanlar şunu da anlattılar: "Muhalefet iktidara geliyor, dolayısıyla iş dünyası, sanat camiası, medyada ve yargıda, CHP iktidarına hazırlık yapan geniş bir kesim var..."
Öyle değil işte.
Bu milletin muhteşem bir basireti var. Sessiz gibi duruyor ama doğruyu, yanlışı biliyor.
Kimlerin, kimlerle iş tutarak Türkiye'yi nereye götürmek istediklerini görüyor.
Türkiye Tek Yürek, o basiretin sahne aldığı duruştur, haykırıştır.
Göreceksiniz bu tek yürek, önümüzdeki seçimlerde muhalefete açık destek verme hesabında olanlara, bir daha düşünme yolunu açacaktır...