20 yaşını henüz doldurmamış 100 gence sormuşlar.
“Nasıl bir hayat istiyorsun?”
Neredeyse %70’e yakın bir oran hep bir ağızdan konuşur gibi cevaplamış anketi.
“Çok zorluk çekmeden mutlu bir şekilde yaşayıp gitmek”.
İlk bölümü ve öncelikledirilen kısmına takıldım bu cevapta. “Çok zorluk çekmeden”.
Şimdilerde iş hayatına atılmaya hazırlanan ya da birkaç sene sonra iş hayatına atılacak olan gençlerin, 2000 ve yakın yıllar doğumluların damarlarında dolaşan zehrin adı tam olarak bu.
“Çok zorluk çekmek istemeyenler”
Bu grubun bir özelliği de anne-babası zamanında çooook zorluklar çekmiş olduğu için kendi oğlu-kızı bu zorlukları yaşamasın diyenlerden oluşması.
KÖTÜ HABER
1- Zorluk çekmek ya da çekmemek gibi iki seçenek yok hayatta. Evet, bir seçim ve iki seçenek var ama bunlar onlar değil. Ya en baştan sürüneceksiniz bir süre, ya da başta sürünmek zor geliyor ise de bu sefer de hayat boyu kurtulamayacaksınız sürünmekten.
2- Anne-babalar, kendilerinin zamanında yaşadığı zorlukları çocukları yaşamasın isteyerek ve buna göre davranarak çocuklarını edilgen, pasif, hakkını arayamayan ve her zaman yakınlarında birine ihtiyaç duyan bireylere dönüştürüyor.
İşte bu iki gerçek birleşince ortaya hayata toslayıp düşen, düştüğü yerden kalkabilecek motivasyonu ve enerjisi kalmamış bir gençlik çıkıyor.
Tekrarlıyorum. Sürünmemek diye bir şey yok bu hayatta. Sadece bizler, ne kadar sürüneceğimize, orada öğrendiklerimizle daha sonraki yolculuğumuzu aydınlatıp aydınlatamayacağımıza karar veriyoruz.
Gençler;
1- Düşmekten, başarısız olmaktan ve zorluk çekmekten korkmayın. İlk yaptığınız denemede başarılı olma şansınız çok küçük , bunu unutmayın. Bazen yüzlerce kez denemeniz gerekecek. Vazgeçmeyin.
2- Kimseden destek beklemeyin. Sadece gençsiniz diye kimsenin size ayrıcalık tanımasını beklemeyin ve hatta bence bunu istemeyin de… Bu sizin mücadeleniz, etrafınızdakilerin değil. “Niye o kuzenim gelmedi, niye bu amcam aramadı, niye şu akraba destek olmadı” diyerek zaman kaybetmeyin. Beklentiye girmeyin, herkesin kendi derdine düşmüş olduğu günlerdeyiz, siz beklemeyin.
3- Sizin işinizi kolaylaştıran, sizin adınıza o işi yapan, size sırf gençsiniz diye tolerans gösterenler size iyilik değil, kötülük ediyor. Bunu da unutmayın.
Anne-Babalar;
Siz zor bir hayat yaşadınız, çocuğunuza da kıyamıyorsunuz, biliyorum.
Ama kıyamayarak kıyıyorsunuz çocuklarınıza. Akvaryumda büyüttüğünüz çocuklar güçlü akıntılı, dalgalı denizlerde nasıl yüzecek?
Sizin işiniz onların hayatının devamını kendi başına sağlayabilene kadar iyice yetiştirmek. Kendinize bağımlı bireyler haline getirip de “Sen otur oğlum, sen dur kızım ben hallederim” demek değil.
Bırakın sürünsün.
Sürünmezse sürünecek çünkü.
Ya bir kısa süre sürünecek ve sonunda kıymetini bildiği bir güzel hayata kavuşacak.
Ya da hep erteleyecek, topu taca atarak, ha bugün ha yarın diyerek sürünmekten kaçarken sürünecek.
Bırakın, en azından bir süre sürünsün.
“Yazık benim çocuğuma” diye diye yazık etmeyin.