Bir savaş başladığında bunun amacının ne olduğu belirsizdir. Savaşta taraflar birbirine zıt değerleri kullanırlar. Yani aynı değerleri savunanların çatışması zordur. Bu nedenle her taraf değerlerini yeniden açıklar ve birbirine zıt olmasını sağlar. Mısır’da çatışan taraflar aynı dine mensuptur. Ancak bir taraf Müslüman Kardeşler iken diğer tarafı Suudi Arabistan destekliyor ve onların dindarlığı Selefilik olarak tarif ediliyor. Buradan şu sonuç çıkar: Taraflar aynı dine mensup olsa ve aynı insani değerleri savunuyor olsa bile bunlar savaşa girerken değişir ve karşı tarafın inancının adı aynı olsa bile farklılığına inanılır. Buradan şuna cevap arıyoruz. Sorunlu taraflar arasında ideolojik veya inanç farklılıkları vardır. Bu çatışmanın sebebi midir yoksa tarafları birbirinden ayırmak için mi kullanılmaktadır?
Mesela İkinci Dünya Savaşından sonra solcular ve diğerleri birbirinin hasmı sayılmış ve bazen bu fark çatışmaya neden olmuştur. Ancak taraflardan biri ABD diğeri SSCB iken ve herbiri kendi ideolojilerinin simgesi iken ve onların çatışması dünyanın geri kalanında bir gün gerçekleşeceği ve bunun her yere etkisi olacağı düşünülüyor ve ona göre ülkeler ideolojilerini belirlerken askeri tedbirler alıyorlardı. Dünyadaki denge bu karşıtlığa göre kurulmuştu. Herkes bu karşıtlığı yaşarken ben bunun iki tarafın ortak politikası olduğunu ve dengenin, tıpkı bir terazide olduğu gibi, iki karşıt tarafın birbirine eşit ağırlıkları ile dengenin sağlanacağını düşünür ve söylerdim. Burada ideoloji bir araç olarak kullanılıyordu ve kimse bundan şüphe etmiyordu. Ancak bu dengenin sona ermesi ve yeni bir denge kurulmasına karar verilince komünizmi canları pahasına koruyacaklarını söylediğimiz Ruslar, hiçbir iç etkisinde olmadan, komünizmi gömdüler ve bundan üzüntü duymadılar. SSCB’nin değişmesinden sonra bu konuda yazdığım makalenin başlığı “İçe değil Dışa Dönük” idi Şimdi yeni denge kuruluyor ve ideoloji ve inançlar araç olarak kullanılıyor.
Bu sırada bir araç olarak kullanılan inanç ve ideolojiler önemlerini kaybederler. Onların yerine yenilerinin gelme ihtimali ya da eskisinin adı ile anılan yenileri gelebilir. Bugün savaşlarda inancın bir araç olarak kullanılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü, özellikle inançlar bir çatışmada araç olarak kullanılınca ortaya atılan açıklamalar bugünün sorunlarına göre yapılır. Dini bir söylem çatışmanın şartlarına göre yorumlanır ve bir tarafın doğru dediği bir şey karşı tarafın farklı bir yorumu ile karşılaşır ve aynı şeyi, üstelik mukaddes saydığımız eylemler taraflarca farklı yorumlanabilir.
SSCB’deki değişimi doğru analiz edersek bu konuları daha iyi anlarız. Bu değişim yapılanların yanlışlığına inandıkları için değil dünyadaki politika değişikliğini etkisiz hale getirmek için yapıldı. Şüphesiz mukaddes dinimiz günün olayları ile açıklanamaz ancak kullanılan metotta bir benzerlik görüyorum ve birbirinden farklı yorum yapanların aynı inanca sahip olmalarını da yadırgıyorum.
Dünyadaki olaylar bir hazırlığın ürünüdür ve burada hangi kutsal değerlere önem verildiği anlaşılamaz çünkü bu değerlerin kullanılış tarzı amaca uygundur. Dış olayları akıl yoluyla çözmek gerekir. Ancak bu konuda bizi yanıltan şey aklın yanına inançları da koymamız ve bunun bizi yanıltma ihtimalini gözardı etmemizdir.