Duyduğumda çok üzüldüm.
Trabzonlu kardeşlerimi bilirim.
Ve dahi çok severim.
Onlar inançlı insanlardır kahir ekseriyetiyle.
Irkçılıkla işleri olmaz.
Kürt düşmanlığı onların semtine uğramaz bilirim.
Trabzon’da yaşanan bir müessif olay üzerinden konuşurken dikkatli olmak lazım.
Pek tabii her şehrin yanlış insanları vardır.
Irkçıları ve faşistleri vardır.
Başkasına tahammül edemeyecek kadar fanatik şiddet yanlısı insanlar her yerde bulunurlar.
Trabzon’da Iraklı Kürt kardeşlerimize yönelik faşizm boyutundaki saldırıyı Trabzon veya Trabzonlular üzerinden analiz etmek son derece tehlikeli.
Ve bir o kadar da haksızlık.
Olayı bilmeyenler için hatırlatayım ilkin.
Trabzon’a Irak Kürdistan bölgesinden, Dohuk şehrinden bir grup Kürt kardeşimiz gezi amaçlı olarak gelmiş.
Bakınız turist demiyorum bilerek.
Zira burası hepimizin ortak ülkesi.
Ve biz birbirimizin kardeşiyiz.
Sadece dilleri ayrı kardeşleriz biz.
Bu toprakların altında o kardeşlerimizin bedenleri yatıyor.
Bu toprakları vatan kılan kanlarımız birbirine karışmış.
O yüzden Dohuk da bizim Trabzon’da.
Dohuk ile Trabzon birbirinin kardeşidir.
Dohuklu bir Kürt Trabzon’u kendi şehri, Türkiye’yi de kendi vatanı bilir.
Zira bilir ki o Dohuklu, Erbilli, Süleymaniyeli Kürt Türkiye’de kendi atalarının kanı vardır.
Dohuklu Kürt grup fotoğraf çekerlerken Kürdistan bölgesinin resmi bayrağını açmışlar.
Orada bulunan biri tepki gösterip saldırıda bulunmuş.
Olay başkalarının da katılımıyla müessif bir linç girişimine dönüşmüş.
Sonrasında emniyette yaşananlar daha da vahim.
Saldırıya uğrayan Kürt kardeşlerimize yapılan göz altı...
Saldırganları korumaya-kollamaya dönük davranışlar...
Kürt kardeşlerimizin Trabzon’dan polis gözetiminde palas pandıras bir başka ilimize gönderilmesi...
Ne oluyoruz?
İktidarımız olaya müdahale edip gereğini yapıyor.
Savcılarımız hem saldırganlar hem de onları koruyan görevliler hakkında soruşturma açıyor.
Beni asıl üzen linç girişimi değil, emniyetimizin tavrı.
Oradaki bazı resmî üniformalıların uygulamaları.
İçişleri Bakanımızın gereği için talimat verdiğini bildiğim için gönlüm ferah.
Lakin polisimizin içinde hâlâ bu toprakların ruhuna ve ortak vatan bilincine sahip olmayan unsurların bulunuyor olması ziyadesiyle üzücü.
Trabzon PKK konusunda diğer illerimizden çok daha hassas bir ilimiz.
O esnada grubu PKK’lı sanıp tepki koymuşlarsa bu bahsi diğerdir.
Demokratik tepki anlaşılabilir. Lakin linç girişimi hangi gerekçeyle olursa olsun zinhar kabul edilemez.
Benim kafamı kurcalayan konu şu: Linç edilmek istenen grubun Irak Kürdistanı’ndan gelen ve PKK ile hiç alakaları olmayan Kürt kardeşlerimiz olduğu öğrenildikten sonra şayet tutum değişikliği olmamışsa o saldırganların zihinleri bu ülke için zehirli bir tehdit oluşturuyor.
***
İşte buradan bu vesile ile açık açık söylüyorum.
Arabistan, Türkistan, Afganistan vb. coğrafya/ülke adlarından rahatsızlık duymayan ama Kürdistan dendiğinde tüyleri diken diken olan biri inancını yoklasın. Kutsal Kitabımızın buyruklarına baksın.
Kürdistan bir coğrafyanın adıdır. Ve orada bizim kardeşlerimiz yaşıyorlar.
Irak Kürdistan bölgesinin anayasal bir meşruiyeti vardır.
O özerk yönetimin seçilmiş bir başkanı ve hükümeti vardır.
Ve o bölge Türkiye’nin dostudur.
Kim ki Erbil ile İstanbul’u birbirinden ayırmak, dahası birbirinin karşısına dikmek isterse o bizden değildir.
Kim ki Kürtlerle Türkleri düşmanlaştırmaya çalışırsa biliniz ki onlar kardeşliğimizi yok etmeye çalışan ırkçılardır. Onların cahiliye pisliği olan ırkçı anlayışlarını ayaklarımızın altına almak, inancımızın gereğidir.
Türkiye hepimizin ortak vatanıdır.
Ortak vatanda birbirimizin kardeşleri ve temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaşları olarak yaşamak hepimizin ortak ülküsü olmalıdır.
Dohuk’ta Türk bayraklarıyla fotoğraf çektikleri için Türk kardeşlerimiz şayet saldırıya uğrasaydı duyacağımız hüzün neyse, Trabzon’da saldırıya uğrayan Kürt kardeşlerimiz için duyacağımız hüzün aynı olmalıdır.
Bu konuda hüznü aynı olmayan Türk de Kürt de bizden değildir.