Boeing şirketi araştırmış, önümüzdeki 20 yılın gözde mesleği pilotlukmuş. Şirketler büyüyormuş, yarım milyon pilot açığı varmış vs. vs. Dolayısıyla gazetelerimiz de üniversite adaylarımıza öneriyor: pilot olun.
Benzeri önerileri bilgisayar programcılığı için, genetik bilimi için ya da diğer yıldızı yükselen popüler meslek dalları için de yapıyorlar. Dolayısıyla hayatlarının en kritik tercihlerinden birisini yapmaya hazırlanan yüzbinlerce gencin aklı karışıyor: Acaba pilot mu olsam, yoksa genetik bilimci mi? Hukuk mu yazsam, iktisatçı mı olsam?
Üniversiteli olmayı sadece meslek sahibi olmak ve para kazanmak olarak gördüğünüzde böylesine garip sorularla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Oysa ki üniversite mezunu olmak sadece bir meslek sahibi olmak değildir.
Üniversite nedir?
Üniversitede evrensel değerler kazanılır, kişilik gelişir ve olgunlaşır. Üniversite mezunu hangi bölümde okursa okusun hayata ve mesleğine bakış açısı genişler. Olayları algılayışı, analiz edişi ve bu analizlere göre ortaya çıkardığı ürünler ve davranışlar üniversite eğitimi almamış kişilerden oldukça farklıdır ya da olmalıdır. Oysa bir mesleği üniversiteye gitmeden de öğrenebilirsiniz. Hatta pek çok insan el yordamıyla ilkokuldan sonra iş dünyasına atılıp mesleklerinde yükselebilir de. Ancak onlar için açığı kapatmak ve meslek sahibi olmanın ötesine geçebilmek eğer doğuştan bazı üstün özellikleri yok ise oldukça pahalıya ve uzun yıllara mal olabilir.
Üniversite mezunu, içine doğduğu ortamı aşarak dünya vatandaşı haline gelen kişidir. Başka bir deyişle diplomasını eline alan mezun için iş ve hayat sahası sadece doğduğu ülke olmamalıdır. Eğer mezun, dünyanın her yerinde iş sahibi olabiliyor ve hayatını başka ülkelerde de kurabiliyor ise aldığı eğitim nitelikli ve gerçek anlamda bir üniversite eğitimidir.
Peki, bu durumda adaylar bir üniversiteden ne beklemelidirler?
Ne beklemeli?
İlk beklenti onları bilgiye ve evrensel standartlara ulaştıracak araçlar açısından olmalıdır. Bu araçların başında ise birikimini öğrencileri ile paylaşmakta cimri olmayan, yetenekli ve gelişmelere açık öğretim elemanları gelir. Aslına bakarsanız iyi bir üniversite eğitimi büyük oranda iyi bir hoca ve iyi bir öğrenciden ibarettir.
Üniversite seçerken ikinci olarak üniversitelerin bilgi kaynaklarına kolay ulaşım imkânları (kütüphane, veri tabanları, internet, diğer bilişim olanakları vs.) göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüz şartlarında kitapsız, bilgisayarsız, internetsiz vs. üniversite olmaz. Yazmayı düşündüğünüz üniversitenin kütüphanesi kaç yüz bin kitaptan oluşuyor, öğrenci başına kaç bilgisayar düşüyor gibi kriterler iyi üniversitenin ipuçlarını da verir.
Dördüncüsü üniversitelerin yabancı dil öğretme ve geliştirme altyapıları hayati önemdedir. Günümüzde İngilizce bilgisi olmayan bir üniversite mezununun başarı şansı çok azdır.
Bakmanız gereken beşinci kriter seçeceğiniz üniversitenin eğitimde uygulamaya ne kadar önem verdiğidir. Üniversite eğitimi sadece kitaplar üzerinden verilemez. Hayattan kopuk üniversite eğitimi sizi iş hayatınızda her şeye yeniden başlamak zorunda bırakabilir.
Bu kriterlere öğretim teknik ve teknolojilerini takip, bulunduğu şehir gibi birçok yeni madde de eklenebilir. Ancak aslolan üniversitelerin sadece meslek sahibi yapmadığını bilmektir. Ve elbette seçtiğiniz dalı sevmek de olmazsa olmaz bir şarttır. Eğer ideal bir üniversite eğitimini severek aldıysanız hangi bölümden mezun olduğunuzun çok da bir önemi yoktur. Bu durumda siz işi değil, iş sizi kovalar.