İşler bir kere terse gitmeye başladığında; doğru hamlelerle doğru sonlanması gereken işler de, şaşırtıcı şekilde sarpa sarar... G.Saray işte bu sarmalı yaşıyor.
Grosskreutz olayı... UEFA’nın ceza hazırlığı... Ligde farkın açılması... Burak konusunda başlayan tatsızlık... Moral bozucu sonuçlar... Başkanın hiçbir şeye karşı ağırlığını koyamaması... Mustafa Denizli faktörünün kof çıkması... Oynanan futbolun geleceğe yönelik tüm umutları törpülemesi, hatta yok etmesi... Bütün bunların doğal sonucu olarak, tribünlerin boşalması... Sorunların ardı arkası kesilmiyor.
G.Saray’ın etrafını saran ağır bir ağın, neredeyse hiç hareket alanı bırakmaması sonucu; kulüp son 10 yılın en travmatik dönemini yaşıyor. İşin tuhafı, bu cendereden nasıl kurtulacağı konusunda herhangi bir çalışma yapılmadığı gibi; var olan çözüm modellerine yönelik eğilim, istek ve çaba da yok. G.Saray bu kadar sahipsiz kaldığı bir dönem yaşamadı.
***
Son maçta attığı gol sonrası tribünlere eliyle veda işareti yapan Burak için, “7-8 milyon Euro veren olsa da göndersek” yaklaşımı; üretebildiği tek çarenin kırpıntısı oldu. Sarı-Kırmızılı kulüp; Hamza hocanın yok yere, şok bir anda ve şık olmayan şekilde gönderilmesinden sonra, sanki lanete uğradı. O zamandan beri beli doğrulmuyor... “İlahi Adalet” dedikleri bu olmalı!
Başkan Dursun Özbek’in, UEFA’dan gelecek 1+1 yıllık cezanın olası etkilerini azaltmak için, daha karar çıkmadan tepkileri şimdiden yumuşatmaya yönelik basın toplantısı; camia içerisindeki çaresizliğin en açık ifadesiydi. Büyük bir kulübün her şeyi bir anda böyle çöker mi?
***
Liderden tam 13 puan geride kalan G.Saray’ın, altında kalan her kulübün yaşadığı puan kayıpları sayesinde 3. sırada kalabilmesi; sahip olabildiği tek şansıdır. Başka sezonlar gibi olsa, moral bozucu bir şekilde puan sıralamasında yer alırdı. Şimdiki üçüncülüğü bile hayal olurdu. Koca G.saray bu hallere mi düşecekti?