Geçtiğimiz 13 Mart akşamı…
Halk TV’nin İzmir’den canlı yayını…
Uğur Dündar soruyor, onun gibi Sözcü gazetesinin yazarı olan Yılmaz Özdil yanıtlıyor.
Ve bu yayının sonunda Yılmaz Özdil şöyle diyor:
“İzmir’in belediye başkanı seçmediği adamı bu ülkeye başbakan yaptılar. Çünkü İzmirliler oylarını gıda kolisine değil, seçim sandığına atarlar.”
Yılmaz Özdil’in temsilcilerinden biri olduğu bu zihniyete göre, CHP’ye oy atmayanlar satılık insanlar!
İçinde makarna gibi gıdaların bulunduğu gıda kolisini alıp oylarını satıyorlar.
Peki ama her gıda kolisini alanın AK Parti’ye oy atacağının garantisi mi var?
Kimin hangi partiye oy attığını kim biliyor?
Hem bir iktidarın halka yaptığı yardımlar Yılmaz Özdil zihniyetindekileri neden bu kadar rahatsız ediyor?
Üstelik sadece Türkiye’deki AK Parti iktidarının değil, örneğin ta Venezuela’daki iktidarın halka yaptığı yardımlar da Yılmaz Özdil’i rahatsız ediyor.
19 Ocak 2017 tarihli Sözcü gazetesinde Yılmaz Özdil aynen şunları yazıyor:
“Venezuela’da başkanlık sistemi var. Chavez 1998’de başkan seçildi. Yoksul ve cahil ahali onu çok seviyordu. Gıda kolisi dağıtıyor, gariban mahallelere sağlık ocağı filan açıyor, açlıktan nefesi kokan halkın kurtarıcısı olarak görülüyordu. Kansere yakalandı. Yerine başkan yardımcısı Maduro geçti. Maduro otobüs şoförüydü, lise mezunuydu, sendikacılıktan tırmanmış, Chavez’in sağkolu olmuştu. ‘Üniversite mezunu olmayan biri devlete başkan olabilir mi’ diye eleştirildiğinde, Chavez ‘Neden olmasın’ diyordu, ‘İktidar halkındır, elitler, seçkinler istemese de otobüs şoförü başkan olur’ diyordu. Chavez öldü, otobüs şoförü Maduro başkan oldu. 20 milyon kişiye 120 bin ton gıda kolisi dağıttı.”
Görüldüğü gibi Yılmaz Özdil zihniyetindekiler, dünyanın neresinde olursa olsun yoksullardan, garibanlardan yana olan liderleri düşman gibi görüyor.
Onların halka yaptığı yardımları, hizmetleri kıyasıya eleştiriyor.
Yılmaz Özdil gibi Kemalistlerin kıyasıya eleştirdiği Hugo Chavez, sosyalizm sempatizanı bir liderdi.
En yakın dostları Küba Devlet Başkanı Fidel Castro gibi sosyalist liderlerdi.
Bu liderlerin ortak özellikleri yoksul dostu olmaları ve emperyalizme karşı direnmeleriydi.
Dünyadaki yoksul dostu, emperyalizm karşıtı liderler, Türkiye’ye geldiklerinde benimle de görüşürler.
Örneğin Küba Devlet Başkanı Fidel Castro, Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro Türkiye’ye geldiklerinde benimle de görüştüler.
Onlar ABD emperyalizmine direnen liderler.
İşte onlardan biri olan Hugo Chavez, iktidara geldikten sonra emperyalist ABD’nin şirketlerinin sömürdüğü Venezuela petrollerini millileştirmişti.
“Bundan böyle Venezuela petrolleri sömürücü ABD şirketlerinin değil, o petrollerin asıl sahibi halkın olacak” demişti.
ABD ise ona karşı bir darbe düzenleyip devirmişti.
Ancak halk sokaklara çıkıp darbecilere direnmiş ve yeniden Chavez’i iktidara getirmişti.
Çünkü Chavez sözde değil özde halkçı bir liderdi.
Onun halkçılığı Yılmaz Özdil gibi Kemalistlerin halkçılığına benzemezdi.
O, Yılmaz Özdil gibi halka “bidon kafalılar, makarnacılar” deyip halktan iğrenen halkçılardan değildi!
Dünyadaki yoksul dostu liderlerden Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica ile Lütfü Oflaz İstanbul’da buluşup görüşmüştü.