İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile Suriye İslam Konseyi, günlerdir kimyasal bombalarla katledilen Halep’teki kardeşlerimize yardım götürmek gayesiyle “Halep’e Yol Açın” adıyla bir yardım kampanyası başlattı.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım, gerek yardım kampanyasının duyrulması için düzenlenen basın toplantısında gerekse İstanbul Fatih Camii’nde kılınan gıyabi ceza namazı sonrası yaptığı konuşmada Halep’teki katliama olan ilgisizliğimizden şikâyet etti. Yıldırım’ı dinlerken kendimi yokladı da hakikaten Halep’teki katliam pek gündemime girememiş. Artık nasıl bir gündemim varsa!..
Özümü kendime affettirmek için bugün köşemi İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın Halep çığlığına ayırıyorum: “Bugün buraya gelirken, Dünya Liderlerine seslenmeyi arzuluyordum. Kendi kendime diyordum ki, ‘Dünya Liderleri büyük bir dünya savaşı çıkarmak için adeta Suriye’deki; Rusya’nın, Esad’ın, İran’ın yapmış olduğu katliamlara sahip çıkıyor ve ses çıkarmıyor’ diye düşünüyordum. Ama bugün gördüm ki, bu katliama sebep olan sadece Dünya Liderleri değil, biz Müslüman halkın ta kendisidir. Halep’te bu kadar katliam olduğu halde hâlâ bu camileri bu kadar az doldurmak büyük bir utançtır. Utanın ve kendinize gelin. Günlerdir haber veriyoruz. Suriye’de kadınlar ölüyor çocukların bacakları kopuyor. Sofralarınızda yediğiniz yemekler boğazınıza dizilmiyor mu artık? Hiç mi vicdanınız yok sizin? Siz nasıl bir şey oldunuz böyle? O çocukların toprak altından çıkarılması dahi sizi harekete geçirmedi.
Cemaatlere sesleniyorum. Neyin peşindesiniz? Ne yapıyorsunuz? O camilerde kıldığınız namazlarınız sizleri kurtarmaz. Utanın! Kendinize gelin! Ama görüyorum ki, cemaatler şöyle düşünüyor: ‘Acaba şu camide toplansak, birileri ne der? Siyasiler ne der?’ diye bu meydanlara inmiyorsunuz. Merak etmeyin, o çekindiğiniz siyasiler sizden daha çok bağırıyor, sizden daha çok lanetliyor. Siz korkularınızı yenin artık. Bu nasıl bir şeydir böyle! Demek ki bir avuç insan, bir avuç Haleplinin yanında. Suriye’deki katliamlar karşısında ne yaptınız sizler? 1 milyon kişi olarak meydanlara mı indiniz? Zannediyorsunuz ki, sadece Esad’ın attığı bombadan dolayı Esad’dan hesap sorulacak. Ben şahitlik yaptım ki, Esad katildir. Rusya katildir. ABD katildir. Sessiz kalanlar katildir ve sokağa çıkmadan gününü gün edenler de suça ortaktırlar. Allah hepimizi affetsin.
Şunu unutmayın. Halep’e ve Suriye’nin bir çok noktasına yardım ulaştırılamıyor. Dünya sessiz kalıyor. Hristiyan da olsa bir yerde zulüm varsa biz oraya yardım götürürüz. Ama söz konusu Müslüman olunca, hayvanlar kadar değer verilmiyor. Amerika, Rusya, Avrupa hiçbirisi Müslümanlara hayvanlar kadar değer vermedi. Ama bir umudum vardı. Müslümanlar kendi dindaşlarına değer verir diyordum. Şimdi buradan Müslümanlara değer vermeyenlere sözde Müslümanlara sesleniyorum: eğer siz değer vermezseniz, sizin yerinize gelecek olan gençler değer verecek. Yeni bir nesil gelecek. Ve onlar sizlere gerçekleri haykıracaklar. Sizler gelen felaketin sesine kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Sizler kendi kişiliğinizi kendi kurumunuzu düşünmekten halka doğruyu anlatamayanlar. Herkes dönsün kendine baksın. Hepimiz suçluyuz. Halep’teki katliamlara ses çıkartamayanlar, İstanbul sokaklarındaki saldırılara da ses çıkartamazlar.”
Köşemin yeri elverdiğince Bülent ağabeyin feryadına mikrofon olmaya çalıştım! Her ne kadar bizler Halep’e kayıtsız kalsak da düşman bizlere İstanbul’da, Ankara’da ve bu yazıyı gazeteye göndermeme yakın Hakkari Şemdinli’de patlattığı 5 ton bombayla şunu hatırlatıyor: Biz sizleri Halep’de de vururuz Hakkari’de de!.. Bizler hâdiselere parça başı bakarken düşman bir bütün olarak bakıyor. Gafletimiz de bundan!..