AK Parti hükümeti ve başta Kızılay ve İHH olmak üzere birçok yardım kuruluşu, mazlum ve mağdur Suriye halkının yaralarını sarıp ihtiyaçlarını karşılamak için 20 aydır canla başla çalışıyor. Ne yazık ki devletin bazı yanlış değerlendirmelerinden, bürokrasinin bazı acayip karın ağrılarından ve halkın Suriye’ye yardım konusunda yeterince aktif olmamasından kaynaklanan ciddi sorunlar, vahim durumlar, korkunç tablolar var.
Başta Halep ahalisi olmak üzere milyonlarca Suriyeli kardeşimiz soğuktan donmanın ve açlıktan ölmenin eşiğine geldi. Meseleyi dramatize etmek için söylemiyorum, gerçekten ve tam olarak öyle. “Ekmeğimiz yok; ne olur bize un gönderin, yağ gönderin, fırınlarımızı çalıştırmak için mazot gönderin... Kış geldi, soğuktan donuyoruz, ne olur battaniye gönderin...” diye yalvarıyorlar. Günlerdir, haftalardır yalvarıyorlar. Aklım almıyor, onları nasıl böyle yalvartırız? Bazı yetkililer “Efendim, Halep’e malzeme taşımamız mümkün değil” diyorlar. Böyle argüman mı olur? Siz malzemeyi sınıra kadar götürüp bırakırsınız, oradan Halep’e ve hatta Şam’a nakledecek adam bulmakta hiç müşkülat olmaz.
Suriye halkını şöyle destekledik, böyle destekliyoruz; iyi güzel ama bu kritik zamanda un, akaryakıt, battaniye gibi basit yardımları bile gereği kadar yapmadıktan sonra bize cân-ı gönülden “Allah razı olsun” diyecek adamı nereden bulacağız? “Sağ olsunlar bir şeyler yaptılar ama o ölüm-kalım anında yanımızda yeteri kadar yer almadılar” demezler mi, en yumuşak ifadeyle? Suriye’de pek çok riske giren Türkiye şimdi nasıl olur da Halep’i bu temel ihtiyaç maddelerine doyurmaktan geri durur? Evet, doyurmak diyorum. İhtiyacın kısmen değil tamamen -ve HEMEN- karşılanması gerektiğini söylüyorum. Bu kesinlikle mümkündür ve dolayısıyla bunu yapmamak cinayettir. Devletin imkânları yeterli değilse Somali meselesinde olduğu gibi toplumsal yardım seferberliği ilan edilsin.
Şükürler olsun ki birçok sivil toplum kuruluşu “Suriye’ye Ekmek ve Battaniye” kampanyası başlatarak bir seferberliğin ucunu gösterdi (Bkz. www.suriyeicinekmek.com). Bu kampanyada Kızılay’ı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da muhakkak görmek istiyoruz. Resmen ve alenen!
Mesele ölüm-kalım meselesi. Uluslararası ilişkilerdeki bilmem hangi kurallara kafayı takıp ihtiyat etme zamanı değil şimdi. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu’nu Suriye halkının yegâne meşru temsilcisi olarak tanımadık mı? Malzemeleri sınır kapılarında koalisyonunun temsilcilerine teslim ederiz, olur biter. Bunu resmen ve alenen yapmaktan imtina ediyorsak, Muaz El-Hatib’in liderliğindeki koalisyonu Suriye halkının yegâne meşru temsilcisi olarak tanıyışımızın ciddiyeti tartışmalıdır!
Suriyelileri soğuktan dondurmamak ve açlıktan öldürmemek için yarım yamalak değil TAM YOL, kesinlikle TAM YOL, ille de TAM YOL ileri!