1999 depremine İzmit’te yakalanmış, yaşadığı yoğun stres ve korku nedeniyle uzunca bir süre ürtiker tedavisi görmüş, bir de üstüne büyük korkuları arasında ‘boğulma tehlikesi’ olan birisi olarak ‘Marmaray mı? Asla!’ diyordum.
Evet. Aynen böyle.
Nedendir bilmem ama seyrederken mest olduğum, beni alıp ta uzaklara götüren, kaybettiğim bir şeyleri bulacakmışım hissini yaşatan, dalgalarının sesine bayıldığım o masmavi örtünün altı oldum olası daima ürkütücü gelmiştir.
Tüneller de öyledir. Kapana kısılmış gibi hissederim kendimi. Tünelden geçerken dakikalar bitmek bilmez, orada nefessiz kalacağımı zannederim.
Ankara’ya karayoluyla yaptığım yolculuklarda arkadaşlara kısık bir sesle reddedileceğini bile bile ‘eski yoldan mı gitsek daha güzel değil mi?’ dediğimde bu tekliflerimin altında deprem korkusunun yattığını kimse bilmez...
Velhasıl Marmaray eşittir ‘tünel’, ‘suların altı’ ‘Anadolu fay hattı’, ‘ya kaptan kalp krizi geçirirse, tren denizin altında durursa’, ‘ya sel basarsa’, ‘olmadı elektrik kesilirse’ demekti benim için.
Telefonumun çaldığı Cumartesi sabahına kadar ahvali halim buydu.
Arayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dı. Cumhuriyet’in 90. kuruluş yıldönümünde resmi açılışı yapılan Marmaray’ı birlikte gezmeye davet ediyordu.
Pazar sabahı tam 10. 30’da Yenikapı’daki istasyondaydım.
Binali Yıldırım ‘Önce Marmaray’ın hikayesini anlatayım size’ diyerek sunuma başladı.
‘Asrın projesidir. Tünel-i Bahri ismiyle Abdülmecit döneminde düşünülmüş. II. Abdülhamit döneminde projelendirilmiş ancak II. Abdülhamit’in düşürülmesiyle akamete uğramış 150 yıllık bir proje. Yani bizden öncekiler hayalini kurdu biz de bu hayali gerçekleştirdik.’
Yıldırım, 1970’lerde projenin yeniden gündeme geldiğini 1990’larda fizibilite çalışmalarının yapıldığını ve müşavirlik dosyalarının hazırlanmış olmasına rağmen gerçekleştirilemeyen bir proje olduğunu söyleyerek, projeye emeği geçenleri de yad etti.
Diyebilirim ki ‘Zeki Müren de bizi görecek mi?’ tadındaki ‘balıkları görecek miyiz?’ sorusu dahil olmak üzere kendisine yöneltilen her soruyu açık açık cevapladı.
Şimdilik 14 kilometrelik bölümü devreye giren Marmaray’ın maliyeti 5. 5 milyar TL.
Dünyada denizin 62 metre altından geçen başka bir proje yok.
Üsküdar’dan Sirkeci’ye 3 dakikada geçilecek.
Prof. Mustafa Erdik yönetimindeki ekip İstanbul’da gerçekleşmiş depremleri de göz önünde bulundurarak 7. 5 büyüklüğünde ki olası deprem için incelemeler yapmış.
Deprem anında oluşacak sızıntılar göz önünde bulundurularak ‘ara odalar’ yapılmış.
Elektrik gitti, makinist kalp krizi geçirdi gibi aklınıza gelebilecek gelmeyecek tüm risk ve kriz anları düşünülerek yedi aşamalı bir sistem oluşturulmuş.
Bakan Yıldırım’ın söylemiyle: İstanbul depremine şansı olan Marmaray’da yakalanır. Evlerimizden dahi güvenli.
Bakan Yıldırım’ın sunumundan ve ‘balıkları göremeyeceğimiz’ gerçeğini öğrendikten sonra hep birlikte Yenikapı’dan bindik Marmaray’a ve geçtik Üsküdar’a.
Hangi ara denizin altına girdik anlayamadım. Bir ara tren durdu ve dışarı çıktığımızda... Denizin 62 metre altında olduğumuz gerçeğini öğrendim. Hafif bir nem ve su kokusu! O kadar. ‘E telefonlar çekiyor hatta 3G çekiyor’ şaşkınlığı içinde denizin 62 metre altından ‘Panik yok. Stres yok.’ diye tweet attım ve cevaplar geldi.
Bakan Yıldırım yanıma gelerek ‘Tweet mi atıyorsun. Hatlar çalışıyor ama sistem resmi olarak çalışmaya başladığında hatlar çift taraflı çalışmayacak’ dedi.
‘Kumanda sisteminde arıza var’, ‘zeminde sapma var’, ‘alt zemin çürükmüş’ gibi saçma sapan yalanları bırakın ben size daha gerçekçi bir kusur söyleyeyim de oradan yürüyün!
Yolcular içeriden telefon hatlarını, internetlerini kullanabilecekler ancak yakınları yolcuları arayamayacak!
Bana gelince. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım davet etmeseydi ve birlikte geçmeseydik muhtemelen o korkuyla yaşayacaktım.
Yaşasın Marmaray ve helal olsun Binali Yıldırım.
Aile içine karışmış gibi olmayalım ama Binali Yıldırım AK Parti’nin üç dönemine kurban edilmemeli. Türkiye için. Bizler için.