VAY, canına arkadaş! Vay ki ne vay! Bir yandan “savcıların akıbeti’ , “hakimlerin kötü sonu” yazıları yazacaksın. Sonra akıbetlerinin kötü olacağını söylediğin hakim ve savcılara ‘sevgili bilmem ne’ diye kitabını imzalayıp göndereceksin.
Yüzsüzlüğün bu kadarına pes. Vallahi pes, billahi pes!
Ekrem Dumanlı bir kitap yazmış. Daha doğrusu ‘Alimler ve Zalimler’ başlıklı yazı dizisini kitap yapmış. Alimler ve Zalimler yazı dizisini hatırlıyorsunuzdur, Pensilvanya’da üç beş metrekarede yaşadığını, dahası bir ceketinden başka bir şeyi olmadığı yalanını yutturmaya çalışan, çaldırdığı sınav sorularını ve kulağını dayadığı telefonları millete keramet olarak yedirmeye çalışan liderini İmam-ı Azamlar’la İmam-ı Gazalilerle mukayese etmeye çalıştığı garabet yazı dizisini neşretmiş!
Neşrettiği bu kitabını da ‘hukuk katliamı” yaptığına inandığı, “intikamcı mahkemelerin” hakimlerine ve ‘cemaate yönelik suç ihdas ederek” soruşturma yapan savcılara “Sevgili ...kardeşim” diyerek imzalayıp göndermiş!
Size bir şey söyleyeyim mi? Ben işin içinden çıkamadım? Bu kitabı göndermenin anlamını çözemedim. Sakın “Ne var canım, gayet insani” vesaire demeyin! Demeyin!
* * *
Garip şeyler oluyor!
Hem Ankara’da hem de İstanbul’da.
Önce İstanbul’dan başlayalım.
Biliyorsunuz 17 Aralık “yolsuzluk” ve rüşvet” görünümlü darbe girişimi dosyasını savcı Ekrem Aydıner inceledi ve takipsizlik kararı verdi.
Eski Fatih ilçe Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce de Sulh Ceza Hakimliği’ne 64 sayfalık bir dilekçeyle takipsizlik kararına itirazda bulundu. (Hay maşallah diyesi geliyor insanın. Bu ne hız kardeşim. Cebininizde mi taşıyorsunuz olası durumlar için.)
Gözler Sulh Ceza Hakimi Fevzi Keleş’in üzerinde. Vereceği karar önemli. “Çıkmayan candan umut kesilmez” hesabı paralel yapının ikna yetenekleri fazlasıyla gelişmiş yargı mensupları canla başla çalışmaya devam ediyorlar. Hakim Fevzi Keleş’in odasına ziyaret üstüne ziyaret; çayını alan, kahvesini alan soluğu Keleş’in odasında alıyor. Bir faydası olur mu? Hiç zannetmiyorum. Ya da şöyle söylemek daha doğru inşallah Fevzi Keleş, demokrasiden, hukuktan ve adaletten ayrılmaz.
Peki, Ankara’da neler oluyor?
Yargıtay oldukça hareketli şu sıralar. 17 Aralık ve 25 Aralık’ta yargı eliyle darbe girişimine kalkışan paralel yapı, HSYK seçimlerini kaybetmesinin ardından yeni bir hedef belirlediklerini yazmıştım. Paralel yapının en güçlü oldukları, en etkin oldukları yer Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi. Yargıtay resmen paralel yapının üssü konumunda. Ve 2015 Ocak ayında Yargıtay’da bir seçim daha var. O da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Yargıtay Başkanlığına bağlı bir birim. Şu anki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil. Hasan Erbil demokrat ve iyi bir hukuk adamı. Bağımsız bir isim.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın görevi nedir?
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki üst düzey görevlilerin gerektiğinde yüce divana sevk edilmesini sağlar. Dahası siyasi partilerin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunur.
Paralel örgütün 17 Aralık’tan bu yana ki tehditleri ortada. Hala Erdoğan’ın yüce divanda yargılanacağı umutla yaşıyorlar. Ve Erdoğan’ın yüce divanda yargılanacağı tarihe sayılı günler kaldığı iddiasında bulunuyorlar. Dahası AK Parti’nin kapatılacağını iddia ediyorlar. Sosyal medyadaki çetelerinin (isim zikretmeye lüzum yok) neler yazıp çizdiğine bakabilirsiniz.
Buna inanıyorlar. Çünkü hazırlıkları da var. İki savcının hazırladığı “AK Parti’ye Kapatma dosyası” ellerinin altında ancak işleme koyduramıyorlar. Hasan Erbil’den umutları olmadığı için yanına yaklaşamıyorlar dahi.
* * *
Tam da bu sebeple, Yargıtay’daki etkilerine de (Yargıtay’da paralel yapı mensubu 160 Yüksek Yargı üyesi var) güvenerek 2015 Ocak ayındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimlerine kilitlenmişlerdi.
Ancak oyunları bozuluyor. Zira Adalet Bakanlığı, Yargıtay’da ve Danıştay’da daire ve üye sayılarının çoğaltılmasına yönelik kanun teklifini hazırladı ve Meclis’ten geçti. En fazla 20 güne kadar kanun yürürlüğe girmiş olacak ve yeni üyeler Yargıtay’a atanmış olacak.
Yani Yargıtay 2015 Ocak ayındaki seçime yeni üyeleriyle girmiş olacak. Bu durumda paralel yapının adayının kazanmasının hiçbir şansı yok.
Yoksa, mevcut yapıyla gerçekleştirilecek seçimler sonucunda 3 aday Cumhurbaşkanı’nın önüne konacak ve Cumhurbaşkanı da belirlenmiş 3 adaydan birisine karar vermiş olacaktı.
Üç adaydan birisi açıktan cemaatçi ikisi ise kripto olacak, Sayın Cumhurbaşkanı paralel yapı mensubunu eledim derken, kendi eliyle kripto bir ismi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak atayacaktı!
Şimdi bu kirli oyunları da çöktü.
Tek bir şansları var. Ocak ayından önce Yargıtay’da bu seçimlerin yapılması. Yani Yargıtay’ın seçimi erken tarihe alması gerekiyor ki, seçimde mevcut yüksek yargı üyeleri oy kullanabilsin. Ve onların oyları etkili olabilsin.
Nasıl olacak? Bu ancak bir tek durumda mümkün; o da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın istifa etmesi durumunda.
Bingo! Yargıtay’daki kaynağımın iddiasına göre, Yargıtay içindeki paralel yapı mensubu yüksek yargı üyeleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı ablukaya almışlar.
İstifaya zorluyorlarmış. İstifa etmesi konusunda tatlı tatlı uyarılarda bulunuyorlarmış.
Kaynağıma göre Hasan Erbil’ paralel yapıya pabuç bırakacak birisi değil.
Velhasıl kelam. Paralel örgüt boş durmuyor. Bütün olanakları sonuna kadar denemeye devam ediyorlar. Vaat. İltifat. Diyalog. Olmadı imzalı kitap. Olmadı tehdit.
Felaket tellalı olmak istemem ancak...
Tehlikede büyük eşik aşılmış olsa da henüz tehlikenin atlatılmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim.
Dün ne yazmıştı Ekrem Dumanlı “Örgüt ha!”...
Evet, Ekrem Dumanlı ‘örgüt ya ve ‘hala tehdit.’
Şu gözaltına alınıp da serbest bırakılan paralel yapı mensubu emniyetçiler meselesine de geleceğiz!
Yok öyle kanuni boşlukların arkasına sığınıp parmak sallamak.