Okuyucular Hasbihal..
Pazar günlerini 'okuyucu görüş ve eleştirileri'ne ayırdığımız bir Hasbihal'e daha; okuyucuları, hayırlı çalışmalar dileğiyle selamlayarak başlıyoruz.
*Kenan Alpay dostumuz, geçen gün, 1992'de vefat eden Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun mezar taşının fotoğrafını göndermişti, İstanbul- Karaca Ahmed Mezarlığı'ndan.. Kenan, merhûm Gençosmanoğlu'nun, 'Belli ki, İslâm'ın devlet vaktidir..' başlıklı nefîs şiirini benden dinlediğini hatırlattı.. Evet, o nefis şiiri, bir vesileyle yayınlarız, inşaallah..
Kenan sonra da, bir mezar taşının fotoğrafını gönderdi.. eski bir siyasetçi ve darbeciye aid.. Bu kişinin isminde bir de 'Cihadeddin' bulunduğunu bilmiyordum.. 'Allah Allah!' içimden; onun isminde o 'güzel' temenni de mi varmış' dedim.. Ona , dünyaya gelişinde, ebeveyni, demek ki, 'ed'Din' / olan (İslam) yolunda cihad etmesi dileğiyle o ismi vermişler.. Ama, o kişinin hangi din yolunda, hangi dinsizlik dininin, temel dünya görüşünün yücelmesi için mücadele ettiği biliniyor. Neyse ki, ismi bile mezar taşında 'Cihadettin' şeklinde yazılmış, yani, o kişi, 'ed'Din' yolunda değil de, (tin), yani (incir) yolunda cehd etmiş, gayret sarfetmiş oluyor..
12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi sonrasındaki o kişinin yapılan zulümleri ve ahlâksızlıkları savunurken, ne çirkin laflar ettiğini, bilenler bilir.. Onun ahlâksızlık laflarını burada tekrarlamaya edebimiz müsaade etmez..
*Meclis İdare Âmiri (ve aynı zamanda Meclis'teki Filistin Dostluk Grubu'nun da başkanı) olan AK Parti İstanbul m.vekili Hasan Turan bey'in gönderdiği, 'Mazlumu savunmak suç mu olur?' başlıklı uzuun mesajını, özüne dokunmadan -özetleyerek- aktarmaya çalışayım.
Şöyle diyor Hasan Bey:
'Filistin özgür değilse, hiç birimiz özgür değiliz'.
Bu bir slogan değil, insanlığın vicdanıdır. Zulme karşı çıkmanın, adalet istemenin nasıl bir suçu olabilir? (...) Bir zulme karşı çıktığınızda hemen birileri devreye giriyor: (...) Sana ne Araplardan? (...) Teröristleri mi savunuyorsun?
Bu refleks, bilinç altına işlenmiş zehirli bir propaganda ürünüdür.(...) Oysa, zulüm kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun. (...) Ama, konu Filistin olunca, bazıları hemen, zâlimin yanında saf tutuyor..
Bugün Filistin halkına destek verilmesine karşı çıkanların (...) tepkisi, onların bilinç altına işlemiş olan İslam düşmanlığıdır.. Filistin'in direnişi, onlar için sadece bir insanlık meselesi değil, aynı zamanda İslam'la özdeşleşmiş bir dâva olduğu için rahatsız edicidir. (...)
Çünkü, Siyonistler, emperyalistler müslüman halkların ortak bilinç geliştirmesini istemiyorlar. Bunun için, Araplar Osmanlı'ya ihanet etmişlerdi' propagandasına sarılarak, İslam dünyasının direniş damarını kurutmaya çalışıyorlar..(...) Siz, 'Siyonistler Filistinli çocukları bile hedef alarak öldürüyor' diyorsunuz. Onlar ise, 'Araplar bizi sattı.' propagandasını tekrarlıyor.(...)
Bu, büyük bir çarpıtmadır, akıl tutulmasıdır, bir kültürel işgaldir ve topraklardan önce toplumların bilinçlerinin işgal edilmesi operasyonudur. Hiç bir işgal ordusu, bir toplumu önce zihnî olarak teslim almadan, onun topraklarına kalıcı şekilde hükmedemez..'
-- Hasan Turan bey'in mesajının devamında da çok düşündürücü görüşler varsa da, bu sütunun hacmi açısından bu kadar özetleyebildik. Teşekkürler..
*Trabzon'dan Rıza Ergin diyor ki: 'Barış kaybedeni, savaşın kazananı olmaz..' gibi lafların bazılarınca önemli bir laf gibi söylenmesi, beni de rahatsız ediyordu ve siz de buna değinmiştiniz, 'Adalete dayanmayan bir savaşın da, barışın da kazananı olmaz' diyordunuz..
Geçenlerde, Başkan Erdoğan'ın bir mesajında 'âdil bir barışın kaybedeni olmaz..' diyordu. Bu sözü dinleyince, 'İşte bu!.' demekten kendimi alamadım.
Umarım, o gibi mantığa dayanmayan laflar başkalarınca tekrarlanmaz, artık..
*İstanbul'dan Şermin Üzümcü diyor ki: 'Ağabey, geçenlerde Belgrad ormanlarında kaybolan ve 4 gün sonra yarı donmuş vaziyette bulunan ve sonra da kaldırıldığı hastanede, vefat eden 35 yaşında bir mimar hanım üzerine bir şeyler yazmanınızı bekledim. Çünkü, o hanımın elîm âkıbeti kamuoyunda ister istemez derin bir ilgi odağı haline geldi ve o konuda yazılanlar, sadece bir kişi için değil, toplumun, özellikle de laik sosyete kesiminin inanç konularında içine düştükleri çıkmazları da gösteriyordu.. Kimileri, onun meditasyon yaptığı, rakamların gizemli mânaları durduğu gibi yorumlar..
Bir arkadaşına 'Yolumu kaybettim.. Oturdum..' gibi bir-iki kelime yazmış mesajında ve sonra da ve 'Ruhumu geride bıraktım..' cümlesini.. Bu cümleyi, daha çok, meditasyon ve yoga gibi psikolojik yönelişler içinde olanlara aid yaklaşımların işareti olarak ifade etmişler..
Bir daha da irtibat kurulamamış.. Kendi evine de 5-6 km.lik bir mesafede kaybolduğu halde, evini bulamamış ve sonra kaybolduğu anlaşılınca , günlerce arandığı halde, çantası, şarjı bitmiş telefonu ve mont'u, bir yerde bulundu.. Ve o noktaya sadece 2 km. mesafede, gece yarısı, yarı donmuş ve yarı canlı halde bulunuverdi. Anlatıldığına göre, dudakları titrediğinden canlı olduğu düşünülmüş ve termal battaniye ve montlarla ısıtılmaya çalışılmış ve hastahaneye getirilmiş, ama, 12 saat kadar sonra, 'hipotermi / vücudun donma derecesinde soğuması ve bünyeyi içten çökertmesi sonunda vefat etmiş.. Hadise, sarsıcı idi. Hepimiz de üzüldük.
Daha da acısı, bu acı âkıbetle dünyaya vedâ eden hanımın, bir yakın arkadaşına yakınmaları daha bir ilgi çekici idi.. Çalıştığı bir hukuk bürosunda yakınmış.. "Bana iş tanımında olmayan işler yaptırmak istediler. 'Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin' demişler.. Ayrılmam için kâğıt imzalattılar..' dediği öğrenildi. Yakın arkadaşının ifadesine göre, o hanım, her ne kadar spritüel konularla da meşgul idiyse de, işyerinde uğradığı "mobbing" denilen , psikolojik tâciz olduğu anlaşılıyor.. Bu psikolojik baskı iddiaları doğruysa, o işyerlerindeki iş arkadaşlarının veya işverenlerin sorgulanması gerekmez mi? Bu konular sadece o hanımı ilgilendiren istisnaî bir örnek değil, çalışan hanımların, pek çoğunu da ilgilendiriyor.'
--Evet, bu hanım kardeşimiz, bizim değinebileceğimiz konuları zâten dile getirmiş.. Kendisine teşekkür ediyorum. Ve ilgili bütün resmî kurumların bu gibi facialarla son verilebilmesi için gerekli soruşturmaları yaptırıp, gerekli tedbirleri düşünmeleri gerekiyor..