İsrail’in Gazze’de sivil halka yönelik saldırıları tüm dünyada tepkilere neden oluyor ve İsrail haklı olarak suçlanıyor. Bu olaya karşı gösterilen tepkilerden şikayetçi değilim hatta onların cezalandırılması gerektiği konusundaki sözleri doğal karşılıyorum. Ancak ortam buna uygunsa ve önleyici hiçbir tedbir alınmıyorsa bundan da şikayetçi olmak gerekir. Sivil halka yönelik katliamlar yeni değildir. Bu siyasetin bir aracı sayılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan nükleer silahlar askere değil halka yöneliktir. Bu konu nükleer silahlarla sınırlı değildir. Çatışan taraflar karşısındakinin moralini bozmak ve halkın çatışmanın durmasını istemesi için şehirler bombalandı. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanmayan başkent yok gibidir ve şehirlerde siviller yaşar. Zaten bu bombaların amacı karşı taraf halkının moralini bozmak ve savaşın uygun bir zamanda sona ermesini sağlamaktır.
***
Amacım sivil halka yönelik saldırıların doğal olduğunu savunmak değildir ve her çatışma öncesi bu konuda tedbirler alınmasıdır. Bu sözlerimin kabul edilmeyeceğini biliyorum. Günümüzde de ne zaman savaş başlasa benzer olaylar gerçekleşir. Mesela mevcut nükleer silahlar nasıl kullanılacaktır, yeniden bu silahlara sahip olmak isteyenler bunları nasıl kullanmayı düşünüyorlar?
Asıl önemli sorun, çatışma problemi çözülemiyorsa nasıl bir yol seçileceğidir. Bu ve benzeri olaylarda çözümün siyasi olduğunu ve bu yolun kullanılması gerektiğini öteden beri savunuyorum ama çatışmada iki gücün ilgisi dışında daha büyük etkiler varsa bu durumda tüm ilgililerin, güçleri ölçüsünde çözüme katılması gerekir. Şüphesiz çatışmanın sonuçları her zaman savaşı kazananın önde ötekinin çok gerilerde kalmasıyla da sonuçlanmaz. Bilindiği gibi İkinci Dünya Savaşı’nda yenilenlerden ikisi Japonya ve Almanya’dır. Ancak bugün geri ülkeler değil güçlü ülkeler sınıfındandırlar. İngiltere galip gelenlerdendi. Savaştan sonra askeri üstünlüğünü öne çıkarmak yerine siyasi becerileriyle önemli yer kazandı. Şimdi küresel sermayeyi kontrol ediyor ve güçlü gizli servisinin başarılarını kullanıyor. Bizim bu konudaki tutumumuz tarafsız değil. Ezilenler Müslüman oldukları için ve suçlu olmadıkları için elbette onları destekliyoruz. Bu ve benzeri durumlarda olayın sona ermesini sağlamak için gerekli siyasi çözümleri uluslararası arenada öne sürmek ve gerçekleşmesini sağlamak daha iyi bir yoldur.
İsrail ile Filistinlilerin anlaşması ve tek bir devlet içinde yaşamaları mümkün görünmüyor. Bu durumda çözüm ya Filistin’in ayrı bir devlet olması ya da bir bölümünün Mısır’la diğerinin Ürdün’le bütünleşmesi ve Müslüman-İsrail çatışmasının bölge ülkelerine kaymasıdır. Bu durumda İsrail’e yönelik yok etme operasyonu yapılabilir mi? Bu muhtemel görünmüyor ama Yahudilerin İsrail dışına göç etmeleri beklenebilir.
Gemişte Üzeyir Garih öldürüldüğünde Yahudilerin İsrail’de yaşamakla dışarı göç etme arasında tereddütlerinin olduğunu söylediğim bir televizyon programında Garih’in İsrail’e gitmemeyi savunduğunu ve bu nedenle İsrail gizli servisi tarafından öldürüldüğünü söyledim. Türkiye bir kanal açarak ya da gemilerle İsrail’e su götürecekti. Garih şöyle dedi: “Suları götüreceğinize siz suyun yanına gelin...”