❝Artık İsrail'in tasmasını sahipleri eline almalı ve sahip çıkmalı. Bölge daha fazla İsrail provokasyonunu kaldıracak durumda değil❞.
Bu tarihi cümleyi dün Mısır'ın başkenti Kahire'de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan sarf etti. Fidan bir gün önce de Gazze'nin dünyaya açılan ve İsrail işgali nedeniyle hem kapanan hem enfekte olan Refah sınır kapısının Mısır tarafındaydı.
Coğrafyanın iki büyük gerçek gücü Türkiye ve Mısır'ın İsrail'in Batılı sahiplerine "köpeğinize sahip çıkın" demesinin manasını muhatapları mutlaka tüm derinliğiyle anlayacaktır ama onlara asıl sarsacak olanın ilk kez bu kadar açık, sert ve yerinde bir tanımlamayla ifade edilen "köpek ve sahipleri" ilişkisi olduğuna eminim.
BATI İÇİN YOLUN SONU GÖRÜNDÜ
Bütün varlıklarını, iddialarını ve itibarlarını tasmasını ellerinde tuttukları İsrail için tükettiler. Bugüne kadar her hukuksuzluğu, darbeyi, işgali, terörü bir şekilde kılıfına uydurup yoluna devam eden Batı için yolun sonu Gazze'de göründü.
Son 300 günde çoluk çocuk demeden en az 50 bin sivili el birliğiyle katledip katile destek açıklamaları yapmaya devam etmenin elbet bir bedeli olacaktı.
Ortadoğu'nun hem petrolünü sömürmek hem de yüzyıllardır bulundukları yerlerden mütemadiyen kovulan Yahudileri yurt yuva sahibi yapmak için 20. Yüzyılın başında devreye soktukları alçak planla bir yüzyılı devirdiler.
Kendilerinin tasması Siyonistlerin, İsrail'in tasması onları ellerindeydi. İsrail'i bir kırbaç gibi kullanarak bölgeyi ıslak ettiler evet. İsrail de bu sayede iyice semirdi Kenan ilinde.
KUDUZ KÖPEK DOKTRİNİ
Ama en fazla işe yarayan şey İsrail eski savunma bakanlarından Moşe Dayan'ın öne sürdüğü "kuduz köpek doktrini" oldu.
Filistinlilerin evlerini bağlarını bahçelerini çalarak "siyasi kariyer" (!) yapan eski (?) teröristlerden olan Moşe Dayan İsrail'in güvenliğini sağlamanın yolunu şurada görüyordu:
"İsrail kuduz bir köpek gibi saldırgan davranmalı ki onu durdurmak için kimse yanaşamasın yanına".
İsrail'in yaptığı tam olarak budur.
Ancak gelinen noktada esir olan tasmalı köpek midir yoksa peşi sıra sürüklediği sahipleri midir yeniden bakmak gerekir.
HAÇLI HİLAL SAVAŞINA CEVAP HAÇINI SÖKÜP ALNINA HİLAL ÇAKTIĞIMIZ AYASOFYA'DAN VERİLDİ!
3 Ağustos'ta Şehit Haniye'nin vasiyetini yerine getirmek ve Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırmak için on binlerce Ankaralı ABD Büyükelçilik binasının önünde toplandık. Kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler, bebek arabalarıyla gelenler...
Sadece Türkiye'nin kalbinde değil 81 ilde ve ilçelerinde, hatta köylerde bile kıyama kalktı Anadolu'nun kahraman evlatları.
Fiili fiziki mana ve sınırlarının ötesinde derin anlamları olan bir eylemdi 3 Ağustos kıyamı.
O mana şuydu:
İsrail ve Batının haçlı-hilal savaşına çevirdiği, adaleti merhameti hukuku vicdanı değil İslam düşmanlığını öne aldığı saldırganlığına en büyük cevap İstanbul'un kalbinden verildi.
İstanbul'da nerede verildi?
Haçlıların elinden alıp alnına hilal çaktığımız Ayasofya'nın koynundan verildi!
Türkiye herhangi bir ülke değildir.
Devleti de milleti de sivil toplumu da aynı tarihi derinliğin içinden köklü ve asil bir refleksle karşı koyuyor Gazze'de yapılanlara.
Coğrafyaya yüzyıl sonra bir kez daha salyasını akıtmaya yeltenen "tek dişi kalmış canavar" için itlaf zamanı yaklaşıyor.