İyisine kötüsüne siz hükmedin ama başka bir milletiz. Almanya’da top koşturan Hakan Çalhanoğlu’nun sahaya atılan ekmeği üç kere öpüp başına koyduktan sonra kenara bıraktığı görüntüleri izlediniz mi bilmiyorum ama beni en çok Alman spikerlerin bakışları güldürdü.
O bakışlardan ne anladın derseniz tek kelime ile, “Anlayamazlar” olurdu.
Evet, anlayamazlar.
Yerde bulduğu ekmeği üç kere öpüp alnına koyan bir milleti anlamalarını beklemeyin.
Anlayamazlar;
Mesela sevdiği bir arkadaşını görünce arabayı üstüne süren, sevgisini böyle belli eden adamı;
Mesela televizyona uydu almayıp çatal takan ve üstüne bu şekilde de cam gibi görüntü elde eden adamı;
Mesela yeni ayakkabı alan birini gördüğünde ayakkabısına basmak suretiyle “hayırlı olsun” dileyen adamı;
Ha bir de biten pili ısırarak hayata döndüren adamı anlamalarını beklemeyin,
Anlayamazlar.
Her anlayamadıklarında da Fatih’in karadan yürüttüğü gemileri sabah karşısında bulan Bizans kumandanı Giovanni Giustiniani’nin baktığı gibi şaşkınlıkla bakarlar. “Bu Türkler ne yapmış böyle?” diye.
Ha bir de,
Uluslararası toplantılarda liderler nerede duracağını anlasın diye yere koyulan bayraklardan kırmızı-beyaz olanı, hilal ve yıldızlı olanını yerden usulca kaldırıp cebine koyan adamı anlamalarını da beklemeyin.
Onu da anlayamazlar.
Ne yabancılar,
Ne de ülkesine yabancılar…
***
Kulaklarını çınlatmışken; Siz, Ey kendi ülkesine, milletine yabancılar;
Sizin o her olay patlak verdiğinde “Katil” diye bağırdığınız, sonra da gerçek katiller ortaya çıktığında da sessizce ortadan kaybolduğunuz devlet var ya hani;
Biz o devleti, dünyanın yaralı bütün coğrafyalarında, bütün gözü yaşlı mazlumlarının yaralarına merhem olduğu için seviyoruz.
Kendilerine yaklaşan bir beyaz gördüğünde irkilen, korkan ama sonra göğsündeki Türk bayrağını görünce hıçkırıklara boğulup şükürler eden kara kıta Afrika adına seviyoruz.
2000’e kadar “Aslın nereden” diye soranlara “Türk’üz” demeye utanan, bir gecede 25 bin evi yakılan Makedonya Türk’ü adına seviyoruz.
Kafasına kurşun isabet etmesin diye evinden okuluna çuvaldan siperlerde eğilerek yürüyen Kosova’lı çocuklar aşkına seviyoruz.
Sizin o hayran olduğunuz devletler “100 mülteci alırız, yok yok 50 olsun ama sadece Hristiyan olsun” derken kapılarını sonuna kadar açıp hesapsız, kitapsız, ağlayıp sızlanmadan 2,5 milyon Suriye’liye kucak açtığı için yetim Suriye’liler adına seviyoruz.
“Siz Kudüs’ü boş bırakmayın, Kudüs’te Türk gören İsrail askeri silahini arkasına saklıyor, bize zulmetmeyi bırakıyor, sizi göremedikleri zaman bizim canımızı yakmaya başlıyorlar, Kudüs’ü Türk’süz bırakmayın” diyen Filistin’li Fatima’dan dökülen umut gözyaşları için, onun son umudu olduğu için seviyoruz.
“Siz Türkiye’de iç karışıklıklar da yaşasanız ne olur bunu dünya kamuoyuna belli etmeyin, siz orada tökezleyince, Sırplar burada bize insafsız avcıların avına baktığı gibi bakıyor” diyen Bosna’lı Yusuf Emir’in tek güvencesi olduğu için seviyoruz.
Afganistan için seviyoruz, Azerbaycan için seviyoruz, Bangladeş için, Bosna Hersek için, Çad için, Endonezya için, Filipinler için, Filistin için, Gambia için, Gana için, Gine Bissau için, Guatemala için, Gürcistan için, Inguşetya için, Irak için, Kamerun için, Kenya için, Kırgızistan için, Kongo DC için, Kosova için, Liberya için, Libya için, Lübnan için, Makedonya için, Malawi için, Moritanya için, Nijer için, Orta Afrika Cumhuriyeti için, Pakistan için, Sierra Leone için, Somali için, Sri Lanka için, Sudan için, Tanzanya için seviyoruz.
Hakkınızı teslim etmek lazım, siz slogan üretmekte, ayaklanmalarda, fitnelik tohumlarını sulamakta, algıyı yönetmekte, tam fotoğraf çekileceği sıra haksızlığa uğrayan görüntüsü vermekte çok iyisiniz ama bizim memleketimizi, devletimizi sevmekte iyi olduğumuz kadar değil.
Kusura bakmayın ama, boşa uğraşıyorsunuz.
Hani yere atılan ekmeğe bile nasıl muamele ettiğimizi gördünüz ya, oradan pay biçin ki;
Biz ülkemizi ve devletimizi, ekmeğimizden de, suyumuzdan da, nefesimizden de çok seviyoruz.
***
Not: Bugün 28 Kasım, Dost ve kardeş ülke Arnavutluk'un Bağımsızlık Günü'nü en güzel dileklerle kutluyorum.