Biz sürekli olarak Alzheimer’a yakalanan, kurtulan sonra tekrar yakalanan bir toplum olduk. Yakın geçmişimizde olanları unutuyor, ülkenin nasıl kötü değil, berbat yönetildiği aklımızdan uçup gidiyor. Bu gün nezle bile olsak terli terli açık pencere önünde uyuyakaldığımızı unutup Cumhurbaşkanını, Başbakanı, devleti kısacası kendimizden başka herkesi suçluyoruz. Karanlık basmadan eve girmek için topuklarımızın kıçımızı dövdüğü günleri unuttuk! Her gün genç yaşlı, çoluk çocuk demeden yüzlerce insanımızın öldüğü gerçeği hafızamızdan siliniverdi. Dünü bile unutuyor sadece bugünü yaşıyoruz. Örneğin yirmi yıl öncesini, devleti ne seçilmişlerin ne atanmışların ama bir çetenin yönettiğini bile unuttuk! Hatta TBMM o yılları araştıran bir komisyon raporu hazırladı 14 Ekim 1994’de imzaya açtı... Ama hiçbir komisyon üyesi raporu imzalamadı! Neden imzalamadı? Korkudan, neden olacak!
Söz konusu TBMM raporunu okuyunca insan ağlasın mı gülsün mü bir türlü karar veremiyor. Raporun ilk paragrafı “Faili meçhul cinayetler (FMC) olağanüstü profesyonellikle işlenmiştir!” cümlesiyle başlıyor ve insan ister istemez “Yok yahu? Sahi mi??” demekten kendini alamıyor! Ülkede 2 bin insan, hem de çoğu kamu oyunun yakından tanıdığı insan, öldürülecek de biz bunu “amatör bu herifler; çoluk çocuk yaptı..” mı diyeceğiz?! Komisyon MSB Özel Kuvvetler Komutanlığına yazılar yazdı, falancayla filanca gelsin, tanıklık etsin istedi ama bu çağrılara yanıt bile alamadı! Devlet Güvenlik Mahkemelerinden tutun da geçmişte İçişleri Bakanlığı yapmış kişiler bile komisyonun ısrarlı çağrılarına kulak asmadı. Ne bir evrak gönderildi ne de bir kişi geldi. Dahası TBMM’deki “bürokratlar bile komisyonun çalışmalarını ellerinden geldiğince her aşamada yavaşlatmaya, engellemeye” çalıştı!
Öyle yıllardır ki, pasaport almak için karakola giden bir vatandaş, pasaport harcı kadar bir parayı evrağı düzenleyen memura ödemeden hiçbir işlem yaptıramıyordu. Savcılar, yargıçlar, jandarma, polis vatandaşı korumak değil soymak için işbirliğine girmişti.
İşin ilginç yanı devleti perde ardından yöneten bu çetenin kimi üyeleri arada bir ortaya çıkıp “devlet için silah çektik” diye böbürleniyordu. Raportör Kutlu Savaş’a göre, Başbakan Tansu Çiller 1993 yılında terörle mücadelenin birinci derecede öncelikleri olduğunu söyledi ve Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğüne getirildi. Ve şahinler kolları sıvadı!
Azerbaycan’da darbe girişimi
Yurt içinde failleri bir türlü bulunamayan cinayetler sürüp giderken, 17.11.1996 tarihli MİT raporunda belirtildiğince Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in hazırladığı ve Azerbaycan Özel Amaçlı Polis Birliği Komutanı Ruşen Cevadov’un Aliyev’e karşı uygulamaya kalkıştığı darbe girişimi, Süleyman Demirel’in haber alması ve Aliyev’i uyarması sonucu son anda engellendi. Darbe başarıyla sonuçlansa “çete Azerbaycan petrol ve doğalgazından pay alacaktı.” Türkiye yetmemiş, Azerbaycan’a sıçramıştı rezillik.
Ömer Lütfü Topal cinayeti
Emperyal Kumarhanelerinin sahibi, her gün cebine en az 1 milyon dolar atmadan evine gitmemesiyle övünen Kumarhaneler Kralı, uyuşturucu kaçakçısı Ömer Lütfü Topal 28 Temmuz 1996’da Sarıyer Köydere Caddesi, Tazeceviz Sokağı’nda 34 BTG 96 plakalı Mercedes otomobilinde 2 adet Kalaşnikofla tarandı; katiller silahları da bırakarak kayboldu. Topal cinayeti 1993’de başlayan FMC zincirinin son halkasıdır. Topal, çetenin öldürülecekler listesindeydi. “Ömer Lütfü Topal, Behçet Cantürk’ün öldürülmeden önce söylediklerini tekrarlıyordu çevresine: ‘Benden 10 milyon dolar istediler. Hemen havaleyi yaptık; paçayı kurtardık. Beni öldürmeyip koruyacaklar artık.” (Kutlu Savaş-Susurluk Raporu) Bu arada, Savaş Buldan’la Adnan Yıldırım da 600 bin mark karşılığında adlarını listeden sildirmişlerdi. Parayı verdikten hemen sonra öldürüldüler. Çete uçsuz bucaksız bir servete kavuştu. FMC sayısı 2 bini aştı; kimse yakalanmadı, yargılanmadı...
Bugünse Alzheimer hastaları, doğal olarak yakın geçmişi unutuverdi. Varsa yoksa Cumhurbaşkanı! O çetenin bir daha hortlamaması için, kelle koltukta 2002’den beri gece günüz çalışıp çabalayan, 2000’li yıllarda en az bu çete kadar tehlikeli FETÖ’yle de mücadeleyi üstlenen Tayyip Bey olmasaydı... Ama var. Alzheimer’a bir yakalanıp bir kurtulanlara rağmen var! Galiba sonunda bu “hastaları da” tedavi etmek ona düşecek!!