Milli takımın yenilerinden Kaan, maç sonu röportajında “Eğer bir kaç dakika daha zamanımız olsaydı galip gelirdik” dedi.
Madem kazanmaya şansınız, niyetiniz, fırsatınız vardı da; ilk yarının koca 45 dakikası içinde, aklınız neredeydi? Niye uyuyarak/uyutarak/kaçarak/çekinerek oynadınız?
İlk devrede tanık olduğumuz tablo, milli takımı asla öyle görmek istemediğimiz bir zavallılık içeriyordu. Ozan”ın farkı bire indiren kafa şutu dışında, hiçbir etkimiz/etkinliğimiz/etkileşmemiz olmadı. Ukrayna; sanki kendi ülkesinde, kendi stadında oynuyormuş gibi rahattı. Bu nasıl olur?
***
İleri çıkmadığımız ve hatta çıkamadığımız için, o sürede Emre Mor’a top gelmedi. Çocuk ikinci yarı beslenince, Ukrayna savunmasının başını döndürdü. Bizimkini tutamadılar, hep faulle aşağı indirdiler. Shevchenko bile maç sonunda, “Emre bizi zor durumda bıraktı” dedi.
Daha 10 gün önce, Cristiano Ronaldo’nun “Sen benim gençliğime benziyorsun” dediği Emre Mor’u ileride kaderine terketmek; bulduğun şeyin altın olduğunu farketmemek demektir. Kuyumcu ve sarraf olmaya gerek yok. Mal meydanda...
İki ayrı devrede (Birbirinden 180 derece farklı) iki karakter sergilemeyi; ne oyun ciddiyeti ile, ne rakibi tanıma isteği ile, ne de taktik gereklilikle bağdaştıramıyorum. Bu takımın kendine güveni yok. Ya da 90 dakikayı çıkaracak nefesi yok, onun için ilk 45 dakikayı boşveriyoruz. İkinci yarı da rakibini böylesine sallayan bir ekip, ilk yarıda bu denli kayıtsız olmamalıydı.
***
Türkiye liginde ve milli maçlarda gol atan futbolcularımız; mutlu olacakları yerde, hep birilerine karşı öfke/kin/nefret kusan mimik ya da hareket yapıyor. Hepsi el, yumruk, parmak sallıyor... Saf, duru, temiz, masum ve mesaj içermeyen sevinç gösterisini, bir tek 18’lik Emre sergiliyor.
Ağabeyleri onu örnek alsınlar!