11 Eylül sonrasında terörizmle mücadele için ABD Patriot yasasını çıkarmıştı. NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) güvenlik dengesini özgürlük aleyhine değiştirmişti. Avrupa'da yaşananlar teröre karşı daha güvenlikçi bakışı hakim kıldı. Madrid, Londra, Paris saldırıları. İstanbul'da havalimanı ve Ortaköy saldırıları.
Terörizmle mücadelede özgürlük-güvenlik dengesi tartışmaları öne çıkar. Türkiye'nin geçtiği kritik süreçte bazı tartışmaları başlatmanın vakti geldi belki.
Bundan sonra elektronik gözetim, terörün finansmanı, önleyici terör, iç güvenlik başlıkları daha çok konuşulacak belki. Mesela terör örgütleriyle bağlantılı, iltisaklı olanları, sabıkalı insanları yüz tanıma sistemiyle takip ediyorlar dünyada. Hem de demokratik ülkelerde. Buna kimileri itiraz edecektir ancak sorumuz belli. Güvenlik mi özgürlük mü?
Terörü kınayamayanlar
Dünyada ayrılıkçı örgütlere baktığımızda siyasi kanat güçlüdür. Merkez karargâh siyasi süreçleri yürütür, propagandayı yönetir. Başkaldırdığı devletle görüşmeye çalışan, uluslararası alanda var oluş sebebini ve taleplerini ileten siyasi kanattır. Buradaysa tam tersi bir durum var. Silahlı kanat ne derse o oluyor. Patron dağdaki katil. Siyasi temsilciler korkudan kuklaya dönmüş ve dağdan gelen mesajları okumakla meşgul.
Devlete karşı mecliste, sokakta el kol sallıyor, dikleniyor. Polise tokat atıyor, siyasi partileri tehdit ediyor, seçilmiş hükümeti tehdit ediyor ama dağdaki eşkıyadan korkuyor.
Dün Taksim'de kanlı terör örgütü çocuklarıyla alışverişe giden insanları hedef aldı. Ayda 1 milyon turistin geldiği bir dönemde yapılan bu hain saldırı terörün alçak yüzünü bir kez daha gösterdi.
PKK ve alt örgütü TAK tarafından birçok kanlı eylem yapıldığı için soruşturma safhası ilerledikçe kanaatlerimiz pekişecektir.
PKK'nın Mersin'de yaptığı hain saldırı sonrası Kandil, Demirtaş'ı fırçalamıştı. Demirtaş PKK'yı açıkça kınayacak bir mesaj da yayınlamadı üstelik. "Mersin'deki silahlı saldırıyı kınıyorum. Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim."
Dünkü Taksim saldırısını HDP genel merkezi "patlama" olarak nitelerken Demirtaş, "İstiklâl Caddesi'nde masum sivilleri açıkça hedef alan terör eylemini de lanetliyorum." diyor. Ancak PKK terör eylemi diyemiyor.
HDP yönetiminde terör örgütünü isim vererek kınayacak ve demokratik siyaseti merkeze alacak kaç kişi var bilmiyorum. Uluslararası taşeron PKK'yı eli kanlı yöneticilerini açıkça kınayacak HDP'li siyasetçiler varsa buyursunlar yanlarında olalım, onlara destek verelim.
Medyanın terörle imtihanı
Terörle mücadele yalnızca askeri önlemlerle olmuyor. Toplumsal bilinç şart. Dünkü terör eyleminden hemen sonra medya organlarımız canlı yayınlar yaptı. Terörün korkutma ve yıldırma amacını medya çalışanlarımız yeterince bilmiyor. Rating uğruna olay yerinden yayın yapan haber kanallarımız RTÜK tarafından uyarılmalı. Uzmanlar medya çalışanlarına, editörlere, muhabirlere eğitim vermeli.
Unutmayalım hedef tam bağımsız Türkiye. 2023'e giderken hem güvenlik hem de özgürlük standartlarımız yüksek olmalı.