Hayli zamandır Gürcistan'da tuhaf durumlar söz konusu. 15 Temmuz sonrası Gürcistan üzerinden kaçmaya gayret eden terör örgütü elemanlarının olaylarına başka zaman değiniriz, ama şimdi anlattıklarım ışığında bu konunun da analiz edilmesi gereklidir zannımca.
Rusya aleyhinde geliştirilen bir kamuoyu çalışması olduğunu, geçenlerde de yazarak sizinle paylaşmıştım. Lakin bu durum biraz da Türkiye ve Azerbaycan aleyhinde gelişen olaylarla daha farklı analiz içeriği taşımaya başladı. Gürcistan bizim için önemli ve ilişkilerin zinde tutulması acildir. Lakin bu aynı zamanda Gürcistan içinde önemli ve hayati durumdur. Dolayısı ile aklıselim bakıldığında Gürcistan'daki parmağın, biraz dış merkezlere bağlı olduğunu küçük detaylarda saklı olan meselelerle anlamaktayız.
Gürcistan'da Ahıska Türklerinden boşaltılan yerlere baktığımızda, demografik olarak Ermeni ahalinin artışı dikkatlerden kaçmamalı. Tabii ki Ermenilerin orada yaşama haklarını kimse yadırgamıyor, lakin sistemli bir biçimde Türk ve Müslümanların yer ve yurtlarına Türkiye’nin etki ve ilgi alanı bölgelere yerleşmeleri tesadüf olarak okunamaz. Geçmişte bunu Stalin yaptı. Şimdi hangi aklın bunu devam ettirdiğine baktığımızda, sadece Rusya endeksli şerh doğru değildir.
Gürcistan'da bir tezgah inşası, gözle görülür şekilde geliştirilmektedir. Bunun sonucu olarak Türkiye’nin etki alanı şeklinin de bozulması çalışmaları vardır. Türkiye sınırı ile Azerbaycan sınırını bağlayan yurtlar, Türklere ait yurtlar olduğunu herkes bilmekte. Ahıskalıların kompakt olarak kendi yerlerine yerleştirilme çabalarının gerçekleşememesi de, biraz bu duruma bağlı. Tam tersi Ahıskalıların dede baba yurtlarında Ermeni ahalinin yerleştirilmesi, Kafkasya'nın genel havasında yeni bir durumun inşasının sinyalini vermekte. Ermenistan işgal politikaları nedeniyle Güney Kafkasya'da tüm uluslararası projelerden dışlandı. ABD ile Rusya'nın çekişmesine bakmaksızın, Ermenistan konusunda Ermeni diasporasının her iki ülkedeki gücüyle Ermenistan konusunda pek fazla ayrışma söz konusu değildir.
Burada küçük ama önemli bir parantez açmak istiyorum. Abhazya...
Türkiye'deki hatırı sayılır ağırlıkta Abhaz, Çerkez ve Kafkasyalı nüfus söz konusu. Osmanlı Devleti'nin en sağlam alt yapısını oluşturan Çerkez-Kafkasya hattı her zaman değerli olmuştur. Sadakat ve devlete sahiplenme konusunda Müslüman ve Türk bakış açısının en derin tefekkürüne sahip bir kitleden bahsediyoruz. Şimdi Abhazya derinden Ermeni diaporasının etkisi alanına dönüştürülmekte diye haberler artarda almaktayız. Abhazya'ya Ermeni göçü, Stalin döneminde daha da derinleştrilmiştir. Abhazya'nın durumunu Kafkasya'daki diğer konulardan ayrıştırmak lazım. Sadece Transkafkasya Birliği döneminde, Güney Kafkasya Cumhuriyetleri içinde Abhazya'nın da ayrıca Cumhuriyet olarak bu ittifakta yer alması, durumun farklılığını zaten bize anlatmakta.
Kuzey Kafkasya'ya baktığınızda, genişleme içerisinde en etkili görevlerde paranın ve finansın gücünün devreye girdiği konularda, Ermeni diasporası bağlantısının devrede olduğu açıktır.
Şimdi böyle bir durumda güçlü diaspora hattı ile Paşinyan'ın işgal edilmiş Azerbaycan toprakları olan Karabağ'a giderek, orayı Ermenistan topraklarına bağlayacaklarını beyan etmesini de, bu büyük provokasyonun parçası olarak okursak yanılmayız!
Abhazya'ya dönersek, Gürcistan'ın toprak bütünü konseptinde değerlendirme, uluslararası hukuk normları çerçevesinde olaylara devletler bakar ve bakmalı. Lakin küresel şartların ve konjonktürel bir takım konuların ve alttan alttan boşaltılan fiili saha durumunu da göz ardı etmeden, başka çalışmaların devreye girmesi şarttır. Tıpkı Batılıların yaptığı gibi. "Abhazya'da etkili durum, kimin lehinde gelişmekte" sorusuna aldığımız haberler ışığında pek parlak cevap vermemiz mümkün değildir. En etkili Çerkez diasporası ve nüfusunun bulunduğu Türkiye için Abhazya'nın geleceği, şu anda yaptırılmaya gayret edilen Ermeni diasporası politikalarının, günü geldiğinde sorun olarak karşımıza çıkacağını, şimdiden görmemiz için yalın gözle bakmak yeterlidir...