Başkan Obama, cumartesi günü yaklaşık 5 saat golf oynadı... ABD’yi golf sahasından idare ediyor. Akşam saatlerinde ebola salgını üzerine Beyaz Saray’daki kalabalık toplantıya başkanlık etti... O arada da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp, Kobani’ye silah sevkiyatını konuştu... ABD Yönetimi, IŞİD ve ebola şeklinde iki krizle karşı karşıya. İkisinde de yetkililer aynı lafı tekrarlıyorlar: Panik yapmayın!
IŞİD konusunda ABD iç kamuoyuna ‘panik yok’ dese de, dışarıdaki havası öyle değil. Obama-Erdoğan görüşmesinin ardından 3 adet ABD C-130 nakliye uçağı Kobani üzerine silah, cephane ve sağlık malzemesinden oluşan 27 koliyi aralıklarla bıraktı. Kolilerde silah ve cephane yanında, sağlık malzemesi de vardı. Karşılaştırma açısından: ABD Sincar dağında mahsur kalanlara iki ay önce su ve yiyecek atmıştı. Orada her bir gece 70-80 koli atılıyordu. Her koli bir paraşüt yapıyor. Kobani’de hem daha az paraşüt atıldı, hem de uçaklar, atılan malzemenin IŞİD militanlarının eline geçmemesi için çaba harcadı. Kolilerin ‘büyük oranda’ hedeflenen noktalara indirildiği bildiriliyor. Yani kimisi hedeften şaştı ve başka noktalara indi. Hedefi şaşan kolilerden en az bir tanesini ABD savaş uçakları daha sonra vurup imha etti.
ABD açısından Kobani stratejik değildi. Hâlâ da değil. Ancak IŞİD’e karşı darbe vurmak ve ‘IŞİD ilerlemesini durdurduk’ diyebilmek için Kobani önem kazandı. Ayrıca ‘istenirse, yerde direniş olursa ve yerdeki gönüllü birliklere sağlam hava desteği sağlanırsa, IŞİD başka yerlerde de durdurulabilir’ mesajı nedeniyle Kobani örnek oluşturdu. ABD hâlâ ‘Öncelik Irak’ta’ diyor. Öte yanda son haftalarda yalnızca Kobani çevresinde 135 hava bombardımanı yapıldı. Bu çok sayıda bombardıman ‘IŞİD orada hedef verdiği için yapıldı’ denmekte. IŞİD Kobani’ye ısrarla saldırınca, Kobani önem kazandı. IŞİD Kobani’de yoğunlaştıkça orada daha fazla hedef verdi ve bu hedefler havadan vuruldu. Yoksa Irak üzerinde saatlerce uçup hedef bulamama durumu devam ediyor. Ve bütün bu çabalara rağmen ABD Merkez Komutanlığı ‘Kobani düşebilir’ diyor.
Başkan Obama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a telefon ederken, ‘Kobani’ye yapılacak sevkiyatın ABD’nin PKK’ya karşı tutumunda değişiklik anlamına gelmediğini’ teyid etti. ABD açısından Kobani’de yerde kimin direniş gösterdiği önemli değil. ABD ‘IŞİD’e karşı Kürt gruplar direniş gösteriyor, biz de bu gruplara yardım ediyoruz’ diyor. Aslında aynı mantık, ‘IŞİD’e karşı mücadelede her yol mübah’ mantığına gidiyor. Gerçi bu mantık daha sonra başka tehlikeli içtihatlara yol açabilir, ama anlaşılan o mesele daha sonra düşünülecek.
Yine ABD açısından şu an Kobani’de acil bir durum var ve o acil durumun gereği yerine getiriliyor. Günün sonunda Kobani düşerse, ‘Elimizden geleni yaptık’ denecek. Düşmezse ‘Koalisyonun çabaları ve koordineli operasyonlarla IŞİD’e karşı ortak başarı kazanıldı’ denecek. Çünkü IŞİD’e karşı ne yapıldığını ve ne başarı kazanıldığını ABD kamuoyu ve muhalefeti sık sık soruyor. Şu aralar bir başarı hikayesine ihtiyaç var.
Peşmerge’nin Kobani’ye geçişine Türkiye tarafından izin verilmesi de bir -ara çözüm- olarak görülüyor. Yani diğer Kürt gruplar Kobani’ye yardıma gelirse, kasaba tek bir grup tarafından değil, ortaklaşa çabayla savunulmuş olacak. Çünkü başından beri ABD Irak’a odaklanırken bölgeye kesinlikle ABD askerinin postalının değmeyeceğini belirtip, ‘IŞİD’e karşı Peşmerge ve Irak ordusu savaşacak, biz havadan destek vereceğiz’ dedi. Suriye’de yerde kimin savaşacağı belirsizdi, Kobani’de ‘Peşmerge’ ortak terim olarak beliriyor.
ABD her durumda Türkiye ile işbirliği yapacak, atılacak adımlarda bilgi verecek, koordinasyonu sağlayacak. Örneğin Kobani’ye indirme sırasında Türk hava sahası kullanılmadı, Irak-Suriye arası bölge zaten ABD uçaklarının denetiminde.
Bu arada Türkiye’nin önem verdiği noktalar da ABD’ye iletildi. Örneğin PYD’nin şimdiye dek Şam karşıtı direnişe ve direnişçilerin koalisyonuna katılmamış olması... Ve de Başkan Obama telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir kez daha -Beşar Esad orada durdukça ne Suriye, ne de Irak düzelir- uyarısını dinledi. Durumun ABD de farkında, ancak şu an günü kurtarmaya çalışmakla meşguller.