Rize - Güneysu’da, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın evine misafir olduk.. Ev Erdoğan’ın babasının doğup büyüdüğü Dumankaya’nın biraz daha aşağısında.. Annesinin evinin ise hemen yakınında.. Güneysu Merkez Mahallesinde.. 160 metrekarelik alan üzerine kurulu, yeşillikler içinde 3 katlı mütevazı bir ev.. Erdoğan evden içeri girince, bütün dünya işleri, kelimenin tam anlamıyla kapının dışında kalıyor.. Biz biraz daha erken geldiğimiz için Erdoğan geldiğinde evdeydik. Cumhurbaşkanı’nın gözleri, içeri girer girmez önce Canan Aybike’yi aradı.. Sümeyye ve Selçuk Bayraktar çiftinin dünyalar güzeli yavrusu, minik torununu.. O dede-torun kucaklaşması görülmeye değerdi.. Bir konuşmasıyla dünyayı titreten dev Recep Tayyip Erdoğan’ı bir de kucağında torunuyla görmenizi isterdim.. Meydanlarda ‘sen kimsin!’ diye bağıran o büyük-güçlü lider gitmiş yerine bambaşka şeker bir dede gelmiş.. Rize çayımızı içip peşine dondurmalarımızı yerken sohbet ediyoruz.. Hemen ilk gözlem notlarımı aktarayım.. Bir kere sağlık bakımından turp gibi.. Sanki sahurdan beri durmaksızın koşturup duran o değilmiş gibi.. Yüzünde tek bir yorgunluk belirtisi yok. Bunu açıkça söyleyebilirim, MaşaAllah hem dinç hem de dinlenmiş bir hali vardı.. Ama hepimiz biliyoruz ki 18 saattir bir saniye bile durmadan koşturmuştu.. Ve ayrıca morali yerinde.. Şakalar, espriler.. Hiç gergin bir hali yok.. Neşesi yerinde.. “.. Ben de isterdim kora kor mücadele edebileceğim güçlü bir rakip ama karşıma Bay Kemal’in kurtulmak için sahaya sürdüğü Bay Muharrem çıktı..” diyor gülümseyerek.. ‘Kasketi takmakla, traktörü geri geri kullanmakla adam çiftçi olmuyor’ diyor esprili bir dille.. Muhalefetten bahsederken gerilmiyor.. Adeta eğleniyor.. “.. Bir tarafta dinden bahsederken bir tarafta da Ramazan günü deniz sefalarını biliyoruz bunların. Ama konuşturmasınlar bizi, edebimiz buna müsade etmez..” diyor.. Keyfi yerinde, morali yüksek, sağlığı bomba gibi.. Şu haline baktığınız zaman, masasında bizim bilmediğimiz onu böyle pozitif yapacak veriler olduğu anlaşılıyor.. Zannedilenin aksine edindiğim izlenim şu ki, Reis 24 Haziran’a rahat gidiyor..
Çocuklara da anlatılmalı insan odaklı mega projeler
Bütün siyasi partiler kendilerine hedef kitle olarak oy veren kesimi seçmiş durumda. Emekli, çalışan, esnaf, üniversite öğrencisi.. Herkes bu insanları yakalayabilmenin derdine düşmüş.. Neden? Çünkü tamamı bu seçimde oy kullanacak da ondan.. Pragmatizm işte tam da burada başlıyor.. Bugünün vaatleri bugün alınacak olan oy..
Fakat hepsi öyle değil. Bakın masamda şu anda ilginç bir çalışma duruyor.. ‘Büyük Usta'nın Eserleri’ isimli bir boyama kitabı.. Evet yanlış okumadınız. Bugün size bir boyama kitabı tavsiye edeceğim.. Ben bayıldım.. Kitabın ön sözünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çocuklar için şu ifadeleri yer alıyor:
“... Sizler; 2053 ve 2071 hayallerimizi emanet edeceğimiz geleceğimizsiniz. Milletimiz, bayrağımız, Vatanımız ve Devletimizin teminatısınız. Birlikte yürüyecek daha çok yolumuz var. Bir yıl boyunca çalıştınız yoruldunuz. Şimdi tatil vakti. Güzel bir yaz geçirmenizi ve başarılarınızın devamını diler gözlerinizden öperim...” Bu kitabı, çocuklara karne hediyesi olarak dağıtıyor AK Parti.. Yapılmış muhteşem işlerin resimlerini boyayacak çocuklar.. Ve boya kaleminin ucu, denizin altından geçen Marmaray’ı sembolize eden hilalin kıvrımları arasında gidip gelirken, çocuklarımız bu memleket için neler yapıldığını öğrenecek, bilinçlenecek.. Bugün Osmangazi köprüsünün resmini boyayacak çocuk. Yarın babasıyla üzerinden geçerken başka bakacak etrafına.. Ve bu çocuklar 2053’ün Cumhurbaşkanları olacak.. İşte kısa vadeli hesap yapmaksızın geleceğe yatırım diye ben buna derim..