Güney Kıbrıs hap kadar, ama küresel ölçekte mide bulandırıyor... Düne kadar, Kıbrıs’ın nerede olduğunu dünyada sadece meraklısı bilirdi. Son birkaç günde dünya piyasalarında herkes öğrendi. Ama bu hayırlı bir öğrenme değil. ‘Kıbrıs’ kelimesi artık finansal piyasalarda küfür niyetine kullanılıyor.
Ne oldu? Güneyin bankaları batıktı... Yunanistan ondan önce batıktı. Ancak Bayan Merkel’in yaklaşan eylül seçimi nedeniyle Yunanistan batırılmadı, kıyıya çekilip kayalara oturtuldu... Yunanistan’ın derdi, borcu... Güney Kıbrıs’ın derdi ise batık bankaları... Ancak Rum kesimine Almanya başka bir düzenleme yaptı: Güney Kıbrıs teknesinin altını biraz daha delip, makine dairesini de dağıtıp, Yunanistan’ın yanına oturttular... Güney kara para cennetiydi, Rus kirli parasını yıkama merkeziydi, o yüzden AB’nin kurtarma planı, bankalardaki mevduata kafadan yüzde 10 vergi koydu. Yani normal tasarruf sahibinin devlete güvenip tuttuğu paraya el kondu. Normalde AB’de mevduat kutsaldı, 100 bin Euro’ya kadar sigortalıydı. Ancak -Rus parasını kurtardık- denmesin diye bütün Rumlar’a vergi yüklendi ve de kıyamet koptu.
Olay baştan sonra ibretlik:
- Rumlar, çokgüvendikleri AB’den ummadıkları muamele gördüler. Geçen hafta sonu görüşmelerde Rumlar’a önce ‘vergi koyun’ dendi... Hık mık edince de -İsterseniz Euro’dan çıkabilirsiniz- dendi... O ilk şoktu.
- Rum Yönetimi hâlâ kara para cenneti kalmak için kendi vatandaşlarını harcadı. Aslında AB’nin istediği, Ruslar’ı kaçırmak idi. 100 bin Euro üzeri mevduata yüksek vergi konsa, -Ruslar’a yönelik- sayılacaktı. Rum Yönetimi ise kendi vatandaşlarını ayırmadı. Sonradan büyük tepki üzerine uyandılar, önce evet dedikleri şartları değiştirmeye çalışıyorlar.
- Rum Yönetimi AB’de ‘ikinci sınıf’ olduğunu fark etti. Rum Lider Anastasiades ‘Bize oldu bitti yaptılar’ dedi... AB’nin babaları önceden karar almışlardı, Rumlar’a Brüksel’de tebliğ ettiler. Limasol-Larnaka Brüksel’e değil, Lübnan’a daha yakın- lafı yeniden hatırlandı.
- Yunanistan kendi çalkantısı boyunca -Euro’dan çıkarız- diyerek şantajda epey başarılı olmuştu. AB bu deneyimden sonra Rum şantajına izin vermedi. Hatta Brüksel görüşmelerinde -Aylardır bu durumunuz sürüyor, Euro’ya olumsuz etkiniz olmadı- deyip, şantaj kapısı kapatıldı.
FİNANSAL ZORBALIK
Ancak Güney Kıbrıs olayı, başka boyutuyla küresel etki yapıyor: -AB’de bir gecede banka mevduatına el konabileceği- gerçeği ortaya çıktı. Bu bir gecede el koyma- olayı, ‘az gelişmiş ülkelere’ ya da ‘zorba rejimlere’ mahsus bir ilkellik sayılırdı. Ancak en Avrupai ve ileri piyasada yaşanması, herkesi şoke etti.
Son böyle küresel etki, Arjantin’de görülmüştü. Parasını 1 dolar eşittir 1 peso yapan Arjantin, 2001’de sıkışınca bu denklemi bozdu ve dolarları kafadan pesoya çevirdi... Arjantin olayı hiç unutulmadı, on küsur yıl sonra Arjantin hâlâ o sabıkayı taşıyor.
Şimdi Euro Bölgesi’nde Yunanistan dosyası açık, İspanya, İtalya topun ağzında, İrlanda, Portekiz eh şöyle böyle... Bu ülkelere ‘Kıbrıs Kabusu’ çöktü... Ya bizim paralara da bir gecede el konursa... Yüzde bir ya da yüzde 10 fark etmiyor... Bankada duran paraya ‘vergi’ maskesiyle keyfi biçimde el koymak, kümeste yatan tavuğa, hindiye, kaza çifteyle ateş edip, sonra -avda vurdum- demek gibi birşey...
Şimdi önümüzde çalkantılı bir dönem başladı ve uyuyan Euro krizi uyandı. Almanya’da seçim yaklaşıyor, Bayan Merkel ‘sorun’ istemiyor... Zaten bu işe ‘Kıbrıs izole bir sorundur, Avrupa’nın kalanını ilgilenmez’ diye kalkıştı. Euro’da yaşanacak kısa süreli çalkantıyı da önleyebileceklerini varsaydılar.
BAŞKA PALYAÇO
Ancak Güney Kıbrıs’ın izole bir sorun mu, yoksa İtalya, İspanya vs bankalarına mevduat hücumunu tetikleyecek bir işaret fişeği mi olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Euro’da da ezeli soru yeniden soruluyor: Euro Güney Avrupa olmadan Almanya parası olarak sürse daha iyi olmaz mı?
Siyaseten Rum tarafı felç durumdadır. Anastasiades siyaseten ağır yaralıdır, bu iş siyasi hayatını çok kısaltabilir. Rum tarafında kriz yayıldıkça radikalizm merakı artacaktır. Hatta bu gidişle Rumlar’ı AKEL komünizmi de kesmez, Grillo benzeri bir başka palyaço bulmak zorunda kalabilirler.
Bu arada gelecekte şayet, belki, eğer... Türk ve Rum tarafları arasında ‘Kıbrıs Görüşmeleri’ olacaksa, buna uygun model AB’nin geçen hafta sonu Brüksel’de uyguladığı modeldir: Kapıyı kapatıp, ‘Ya şartları kabul edersiniz ya da Euro’dan çıkarsınız’ deyince ancak kabul ediyorlar. Bunu anladık...
Anastasiades’in Brüksel fiyaskosuna bahane ararken ‘1974 gibi trajik zamanlardayız’ demesi de talihsizliktir. İçte sıkışınca, dış kriz aramak gibi bir maceraya gitmeyeceğini umuyoruz.
Gerçi 1974 deyince 20 Temmuz’u kastettiğini de sanmıyoruz. 20 Temmuz’a uzanan günlerde Rumlar kendi aralarında kanlı bir içsavaşa tutuşmuşlar, arada da Türk köylerinde katliama girişmişlerdi... Evet 1974 trajik, hâlâ o sakızı çiğnemek ise daha trajik... Hele önce şu ekonomik krizi aşsınlar da... gerisine bakarız.