Başta Türkiye'den olmak üzere birçok ülkeden hukukçuların yaptığı başvurular Uluslararası Ceza Mahkemesindeyken, son günlerde Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanına yaptığı başvuru gündeme düştü. Bugün ve sonraki yazımızda (bir seri olarak) yapılan başvuruya değineceğiz. Ama öncesinde konunun iyi anlaşılması için mahkemelerin yargılama sistemi hakkında birkaç hususa yer vermek gerekiyor sanırım...
Soykırım Sözleşmesi
1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi'ne göre soykırım, bir ulusal, etnik, ırksal ya da dini grubun kısmen ya da tamamen yok edilmesi amacıyla girişilen fiiller olarak tanımlanmıştır. Sözleşmeye göre bu fiiller arasında şunlar bulunuyor:
Bir topluluğun;
* Üyelerini öldürmek,
* Üyelerine ciddi fiziksel ya da psikolojik hasar vermek,
* Yok olmaları için tasarlanmış yaşam koşullarına kasten maruz bırakmak,
* Doğumları önlemek amaçlı önlemler uygulamak,
* Çocukları zorla bir başka yere taşımak veya zorlamak...
İsrail şimdi değil, Filistin politikasının tümünde bu kuralları ve daha fazlasını -sözleşmenin tarafı olmasına rağmen (bilerek ve inatla)- defalarca ihlal etmiş bir devlet (!)...
Divan'ın işlevi ne?
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), BM'nin devletler arasındaki ihtilaflarda hüküm veren en üst düzey mahkemesi. Mahkeme görev alanı sebebiyle "evrensel mahkeme" olarak niteleniyor. Ancak çalışma usulü gereği olaylara resen (kendiliğinden) müdahil olamıyor. Bir ülkenin başvuru yapması ile Divan inceleme ve müdahil olma süreci başlatabiliyor. Bir diğer şart ise aleyhinde şikâyet olunan devletin de bu yargı yetkisini tanımış olması zorunluluğu. Verilen kararlar da sadece yargı sürecinin tarafları için bağlayıcı olmakta. Yani alınan kararlar uluslararası hukuk açısından bir örnek. Ama yargılama durumu değişiklik arz edebiliyor...
Yaptırım sorunu
UAD kararlarının uygulanması konusunda bir yaptırım mekanizması yok. Kararın icrası konusunda süreç yine Güvenlik Konseyinde toplanıyor. BM Şartına göre (m. 94/2) taraflardan biri, Divan'ın verdiği bir hükme göre kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmezse, öbür taraf Güvenlik Konseyi'ne başvurabiliyor ve Konsey gerekli görürse, hükmün yerine getirilmesi için tavsiye verebiliyor veya alınacak önlemleri belirliyor... UAD kararı Güvenlik Konseyinde şimdilerde esen "veto" rüzgârını tersine çevirebilir...
UCM ile UAD farkı
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) ismini de çok duyduk bu aralar. UCM suçluları yargılar yani bizzat failleri. Asker, siyasi veya her ne surette soykırım veya savaş suçu işleyen kimseleri. UCM'de yargılanan bireyler iken UAD'da yargılanan devletin kendisidir. Örneğin Rusya-Ukrayna savaşında bir yandan devlet görevlileri hakkında UCM jet hızı ile karar verirken UAD'da da yargılama süreci başladı. Birinde devletin kendisi yargılanırken diğerinde siyasi isimler ve hatta Putin hakkında birtakım kararlar verildi. UCM, Roma Statüsüne göre bir sistem işletiyor. Buna göre Statünün tarafı olan devletler ya da (taraf olmasa dahi) yargılamaya rıza gösteren devletlerin topraklarında işlenen veya bu devletlerin tabiiyetindeki vatandaşlara karşı işlenen suçlar için yetkili olabiliyor. İsrail, Roma Statüsü'ne taraf değil. Ancak daha önceki yazılarımda da değindiğim üzere Filistin; Statüye taraf ve UCM kendisini yetkili görüyor...
Dava dilekçesi
Süreçle ilgili bu bilgilerden sonra gelelim dava dilekçesine. 84 sayfadan oluşuyor. Dilekçe Güney Afrika Cumhuriyeti Hollanda Büyükelçiliğince imzalanmış. Dilekçenin girişi Filistin meselesinin geriye dönük bir özeti biçiminde kaleme alınmış. Dilekçenin giriş bölümünün sonunda şu ifadelere yer verilmiş: "(Bu başvuru) Mahkemeye (İsrail'in) Soykırım Sözleşmesinden kaynaklı ihlallerinden dolayı uluslararası hukuka göre tamamen sorumlu tutulması, Gazze'deki, ciddi ve acil risk altındaki Filistinliler için devam eden daha fazla saldırı eylemini ve soykırıma karşı mümkün olan en acil ve tam korumayı sağlamak için yapılmıştır."
Dilekçenin "olaylar" kısmındaki tespitler ise çok kıymetli... (Devam edecek)...