Türkiye'de gündem çeşitliliği sorunu var. Yarını konuşmadığımız için dün yapmadıklarımız üzerine saatlerce vakit harcıyoruz.
Bugünlerde hepimiz ekonomiye odaklanmış durumdayız. Daha çok konuştuğumuz zaman meseleyi halledeceğimizi zannediyoruz.
Televizyon programları eko-politik bir içerikle finans gündemini merkeze taşıyor.
Ekonomi dünyasında baskın görüşlerin tek gerçek yolmuş gibi dayatıldığını ve öğretilmiş çaresizlik içinde bize giydirilen gömleğe rıza göstermemiz isteniyor.
Finans kapitalizminin insanlığı getirdiği uçurumu konuşmak, karşılığı olmayan köpük haline gelmiş doların egemenliğini vurgulamak artık çok sıkıcı geliyor. Finans kapitalizminin oyun kurallarını anlatmak ise herkese bilim diye dayatılıyor.
Bugünlerde bizi içine çeken gündemin kalıcı olmayan hasarları olacak. Bir müddet orta sınıfların yaşam standardı olumsuz etkilenecek. Önümüzdeki yıl yurt dışı tatiline gitmek, teknolojik ürünler almak, orta-üst segment otomobile binmek sabit gelirli orta sınıflar için imkansız görünüyor. Alt gelir grupları ise zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için asgari ücretin iyileşmesini bekliyorlar.
Sosyal devletin oturmuş sağlık, evde bakım, engelliler hizmet politikası daha çok önem kazanırken toplumsal dayanışma bilinci bu süreci hep birlikte aşmamız için en büyük zenginliğimiz olacak.
AB yarını konuşuyor
Bugünlerde AB gündeminde yeşil mutabakat var. İklim değişikliğiyle mücadele dünyada yeni bir başlık doğurdu: Yeşil Ekonomi. Çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltmayı hedefleyen ve çevreyi bozmadan sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen yeşil ekonomi önümüzdeki yıllarda hepimizin gündemine girecek.
AB sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990'lara göre %55 azaltmak için gayret gösteriyor. Bu oranın %65'lere çıkmasını isteyen çevreci aktivistler bile "yetmez ama evet" diyorlar sanki.
Yeşil Ekonomi yeni bir sektör. Hammadde temini, üretim, ulaştırma, depolama, satış süreçlerine dönük standartların belirlenmesi gibi birtakım hizmetlerin devreye girmesi söz konusu. Yani sadece üretmek yetmeyecek nasıl ürettiğinizi adım adım izleyecekler, böylece yeşil ekonomi reytinginizi belirleyecekler.
%55'e uyum yasa paketi içeriğindeki ulaştırma alanını ilgilendiren düzenlemeler AB Ulaştırma Bakanları Konseyi'nde tartışılmaya başlandı. 9 Aralık tarihli Ulaştırma Bakanları Konseyi'nde sürdürülebilir hava, deniz, kara taşımacılığına ilişkin yenilenebilir ve düşük karbonlu yakıtların kullanımına dair yasalar AB gündeminde. Adım adım standartlar belirleniyor.
Türkiye treni kaçırmadı
Türkiye'nin yenilenebilir enerji yatırımları en doğru zamanda başladı. 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kanunu çıkartıldı. Uzun zamandır Anadolu'yu çepeçevre saran güneş panelleri, rüzgar tribünleri hepimizin dikkatini çekiyor. Türkiye'nin kurulu elektrik gücünde yenilenebilir enerjinin payı %52,5 seviyesine çıkmış. Geçtiğimiz yıl toplam elektrik üretiminin %12'si güneş ve rüzgardan karşılanmış. Toplumsal bilinç ve yeşil ev çözümleri de ayrıca katkı sağlayacak.
Artan enerji yatırımları yenilenebilir enerji çeşitliliği Türkiye'yi bir üretim üssü olmaya zorluyor. Zaten Türkiye'nin üretmekten başka şansı da yok.
Mevcut gündemi aşmak ve krizleri yönetmek için geleceği tartışmak ve hazırlık yapmak zorundayız.