'Güncellenmiş Taliban' kavramı Rus işgaline karşı verilen mücadelede uzun süre Afganistan'da kalmış bölgeyi yakından tanıyan bir isme ait.
Taliban ve Afganistan hakkında yazmadan ve konuşmadan önce bölgeyi bilenlere çeşitli sorular sordum.
Aldığım cevaplarla Afganistan hakkında ahkâm kesenlerin ve oluşturulan algıların gerçeği yansıtmadığını gördüm. Son yazdığım yazıyı da yine bölgeyi iyi bilen bir arkadaşa okuttuktan sonra yayınladım.
1996-2001 yılları arasında Afganistan'a hükmeden Taliban'ın dışarıya verdiği resim Batı medyasının abartmasıyla maalesef çok itici, kaba ve nefret ettiriciydi.
İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelen İslamofobiye bolca malzeme verdiler.
Oysa İslam müjdelemeyi nefret ettirmemeyi, kolaylaştırmayı zorlaştırmamayı esas alan bir dindir.
Hem Batı medyası hem de ülkemizdeki Batıcı medya ve kafalar şeytanlaştırdıkları Taliban üzerinden İslamofobiyi teşvik ettiler halen de ediyorlar.
Tıpkı IŞID, el-Kaide ve Boko Haram gibi örgütler üzerinden İslam düşmanlığı körüklendiği gibi Taliban üzerinden de aynı mesaj verilmeye çalışılıyor.
Taliban'ın vahşet denecek uygulamalarını savunacak değilim. Taliban ve 1996-2001 arasındaki uygulamalarıkesinlikle İslam'ı temsil etmez. Önce bunun altını kalın çizgilerle çizelim. Tam tersine İslam düşmanlarına kullanabilecekleri bol miktarda malzeme vermişlerdir.
Taliban'ın o dönemdeki uygulamalarını kendi geleneksel yapılarının yorumu/yansıması olarak görüyorum.
Katılıkları ve sertlikleri İslami kültürün değil, geleneksel kültürün yansımasıdır.
Hanefi Maturidi geleneğine sahip olmaları onları kesinlikle aklamaz. Önemli olan o geleneği iyi okuyup hayata yansıtmaktır.
Taliban yaşadığı ortamın içinde bulunduğu geleneği yansıtmıştır.
Hanefi Maturidi geleneğinin en güzel temsilcisi Mevlana Celaleddin Rumi'dir. Mevlana da Afganistan kökenlidir ve Hanefi Fıkıh alimlerinden biridir.
Mevlana'nın hoşgörüsü ve insana bakışıyla Taliban'ın hâkim olduğu 5 yıl içindeki uygulamaları mukayese edilince aynı mezhebe mensup iki farklı yorumun hangisinin güzellik dini olan İslam'ın hedefine/ruhuna daha uygun olduğu rahatlıkla görülebilir.
ABD İŞGALİ ve TALİBAN İLE MÜZAKERE
Güncellenmeye tekrar dönecek olursak Taliban Usame bin Ladin'i ABD'ye vermeyi reddedince 1999 yılında BMGK 1267 sayılı kararıyla Taliban ve el-Kaide'yi terör örgütü listesine almıştı.
ABD 2001'de Afganistan'ı işgal etti.
Taliban ABD işgalinden sonra pes etmedi, işgale karşı mücadelesini sürdürdü.
10 yıl sonra ABD silahlı mücadelenin çözüm olmadığını fark etti ve 28 Kasım 2010 tarihinde Münih'de Taliban ile masaya oturdu. Tam 11 saat süren uzun bir görüşme yaptı.
ABD 15 Şubat 2011'de Taliban ileikinci kez Katar'da bir araya geldi.
Yani ABD'nin Taliban ile görüşmesi yeni değil, 10 yıldır görüşüyor!
TALİBAN TERÖR ÖRGÜTÜ LİSTESİNDE YOK
Artık Taliban da barış istiyordu. Bunu gören BMGK 2011 yılında 1989 sayılı kararıyla Taliban'ı terör örgütü listesinden çıkardı.
Yani Taliban artık terör örgütü sayılmıyor.
Taliban uluslararası camiada tanınmak için çabalıyor.
Taliban 18 Kasım 2013 tarihinde Katar Doha'da siyasi temsilcilik bürosu açıyor.
Taliban güncelleniyor!
Taliban, Doha'da resmi görüşmeler yapıyor. Sadece 2019'da ABD ile 9 ayrı görüşme gerçekleştiriyor.
2021 Şubatında ABD Taliban ile Afganistan'dan Mayıs ayında tamamen çekilmek üzere anlaşıyor. Mayıs ayında tamamlanamayınca Eylül ayına kadar çekilme üzerine mutabakat sağlanıyor.
6 ay içerisinde Kabil'e girmesi mümkün olmadığı düşünülen Taliban sürpriz bir şekilde on gün içinde Kabil'i ele geçiriyor.
Ve yine sürpriz bir şekilde Taliban ılımlının da ötesinde makul ve mantıklı açıklamalar yaparak dünyayı şaşırtıyor.
Muhaliflere genel aftan tutun en katı olduğu ve eleştirildiği kadın politikaları hususunda dahi fevkalade önemli açılımlar getiriyor.
Güncellenmenin bu boyutunda 'Taliban geçmişten ders alarak mı katılıktan vazgeçti yoksa uluslararası camiada tanınmak için mi böyle olumlu adımlar atıyor?' tartışması başladı.
TALİBAN IŞID FARKI
Taliban'ı IŞID ve el-Kaide ile aynı kefeye koyanlar bu açılımları inandırıcı bulmuyorlar. Aslında kendi bakış açılarından değerlendirildiğinde haklı da sayılabilirler.
Ancak Taliban'ın IŞID ve el-Kaideden farklı olduğunu bilmedikleri için yanılıyorlar.
Bilen de bilmeyen de konuşuyor.
İnandırıcılıkları konusunda ben de uygulamayı görmek gerektiğini düşünüyor, o yüzden teenni ile yaklaşmayı tercih ediyorum. Ancak fotoğrafı doğru okumak için Taliban'ın diğerlerinden farklı olduğunu bilmek gerekir.
Taliban ile IŞİD'ı aynı kategoriye koymak birbirine düşman iki kesimi dost olarak göstermek gibi bir şey.
Bir defa Taliban inanç ve düşünce açısından IŞID ve el Kaideden farklıdır.
Taliban Hanefi Maturidi ekolüne mensuptur. Hâlbuki IŞID ve el-Kaide Selefi akımın temsilcileridir, Taliban'a karşıdırlar ve onları bidat ehli olarak görürler. Hatta IŞID kimi güçler tarafından Afganistan'da Taliban'a karşı mücadele etmesi için desteklenmektedir. Taliban da onlara karşı tavizsizdir.
İkinci olarak Taliban mensuplarının hepsi Afganistanlıdır, IŞID ve el-Kaide mensupları ise dünyanın dört bir tarafından devşirilmiştir.
Üçüncü olarak da Taliban'ın faaliyet alanı Afganistan'dır. Bu itibarla milli ve işgale karşı direnmektedir. IŞID ve el-Kaide'nin faaliyet alanı bütün dünyadır!
Dördüncüsü Taliban 2010'dan bu yana yürüttüğü kamu diplomasisi ile uluslararası alanda tanınmak için resmi temsilcilik açarak faaliyet gösterirken, IŞID ve el-Kaide'nin tanınma gibi bir hedefi bulunmamaktadır.
DEĞİŞİM VE GELİŞME
Dolayısıyla Taliban son on yılda yürüttüğü açılımlar ile kendisini güncellemekte, daha önce - mesela Şiiler gibi- düşman olarak gördüğü birtakım kesimlere zeytin dalı uzatmakta, dün kadının çalışmasını yasaklarken bugün önünü açmakta, böylece gelişmeye ve değişime açık olduğunu göstermektedir. Oysa IŞID ve el-Kaide'de böyle bir değişim söz konusu değildir.
Öte yandan bu örgütlerin dünyadaki İslam algısına verdikleri zararlar bir yana -orası ayrı bir konu- ortada yeni bir durum vardır.
Taliban ülkenin hâkimidir ve tüm bölge ülkeleri de artık yeni Afganistan hükümetini beklemektedir.
Bu arada Taliban'ın da bölge ülkeleriyle çok yönlü görüşmeler yaptığı gözden kaçmamaktadır.
Taliban uluslararası meşruiyet kazanmak için şaşırtıcı açıklamalar yapıyor olabilir.
Ama artık ortada bir Afgan yönetimi var ve kimi emperyalist çevreler bunu fırsata çevirebilir. Bunların başında da Çin gelmektedir.
AFGANİSTAN YALNIZ BIRAKILMAMALIDIR
Çin Taliban'a yeşil ışık yakarak Afganistan üzerinde telafisi mümkün olmayan bir nüfuz elde edebilir. Bu da Afganistan için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Taliban da tanınma kaygısıyla bu yaklaşımı reddetmeyebilir ki, gelişmeler onu gösteriyor.
İşte bu aşamada Taliban'ı bugün verdiği sözlerle ve açıklamalarla değerlendirip ihtiyatlı davranmak ve Afganistan'ı yalnız bırakmamak Türkiye'nin önceliği olmalıdır.
Afgan halkının Türkiye sevgisi göz önünde bulundurulur ve Taliban sözcülerinin de Türkiye'yi müttefik görme arzuları hesaba katılırsa, Afganistan'ın imar ve inşası devlet kurumlarının ihyası hususunda yeni yönetime katkıda bulunabilir, bulunmalıdır da.
Evet, Taliban'ın geçmişteki olumsuz uygulamaları temkinli olmamızı teenni ile hareket etmemizi gerekli kılar. Ancak Taliban'ın dünkü Taliban olmadığını en azından yaptığı açıklamalar ile değişime açık olduğu da unutulmamalıdır.
Bölgeyi tehdit eden göç meselesi ve bölgesel diğer konular da Türkiye'nin Afganistan hükümeti ile iyi ilişkiler kurmasını gerekli kılmaktadır.
Cumhurbaşkanımızın, dışişleri ve milli savunma bakanlarımızın açıklamalarından Türkiye'nin Afganistan'ı yalnız bırakmayacağı dünyaya ilan edilmiştir.
Bundan sonra top Afganistan'ın yeni hükümetindedir.