Günaydın ile selamünaleyküm farklı bagajlara sahip iki yaşam biçiminin sembolleri. Farklı anlamları, farklı tarihleri ve farklı alışkanlıklar içinde olan habitusları var. Kültürel çatışmanın son halini şimdi burada görüyoruz.
Her şeyden önce "Günaydın", moderndir. Egemen modernliğin selamlama sembolü. Bu nedenle efendi görür kendisini. Türk modernleşmesinin anahtar bir sembolü. Avrupai olmayı, şehirli olmayı, elit olmayı çağrıştırır. Gündelik hayatta kullanılan en yaygın etkileşelim kelimelerinden biri. Modernler bununla birbirini gördüklerini, işittiklerini, algıladıklarını ifade ederler. Modern olduklarını ve farklı olduklarını hissederler.
Günaydın tarihi ne kadar acaba? Yüzyıl var mıdır? Sanmıyorum. Cumhuriyet modernliğimizin orta zamanlarında yaygınlaşmıştır muhtemelen. Şehirde, devlet kurumlarında ve modernlerin yaşama mekânlarında kullandığı bir kavram. Böylece bir meşruiyet de sağlar. Sizi modern gösterir. Egemen kültüre mensup algılatır. Elit olursunuz. Egemen ve batıcı kültürel sermayeden pay alırsınız, ona dâhil olursunuz, ondan kabul görürsünüz.
Peki selamünaleyküm? Onun anlamı nedir? Selamlaşmanın taşıdığı anlam çok önemli. Çünkü her gün kullandığımız bir kelime. Belki eşimizin adını bile bu kadar söylemiyoruz. Selamünaleyküm, Allah'ın selamı üzerine olsun demek. Tanrıya, metafiziğe uzanan bir daire içine dâhil oluyorsunuz. Karşıdakine selam verirken, onu görürken bunu Tanrıyla yapıyorsunuz. Onun varlığına Tanrı selamıyla katılıyorsun. Selamla insanın varlığına katılırız. İnsanı görmezlikten gelmek kadar berbat bir şey yoktur. Selam vermekle bunu aşıyoruz. Karşımızdakine saygı duyduğumuzu hissettiriyoruz. Bu nedenle selam vermenin kelimesi ve anlamı önemlidir. Nitekim peygamberimiz de "selamı aranızda yayın" der. Bununla birbirinizi görün, birbirinize kucak açın, insanlara saygı duyun, gönüllerini şenlendirin demek istiyor. Yoksa matematiksel bir çokluktan bahsetmiyor.
Peki, selamünaleykümün tarihi nedir? En az on beş asır. Ancak günaydını savunan modernlerimiz, onu köylü tabiri olarak algılıyorlar. Bir modern profesörün ifadesi aynen şöyle:
"Günaydın" ile eskiden köylerde kullanılan bir tabir olan "Selamünaleyküm" arasındaki ayrım siyasi alana yansımakta değil mi?" Bütün modern egemen elit bilincini ortaya döken bir cümle! Her şeyi özetliyor. Bu egemen bilinci ayna gibi yansıtan az cümle vardır böyle.
Ne demek istiyor?
Selamünaleyküm eskiden köyde kullanılan tabir. Selamünaleyküme reva görülen toplumsal konumlama budur. Yani hayat akışının merkezinin dışında, şehirden kovulan ve köylerde sessizce bir köşede büzülerek duruyor! Şehirde İslam kültürünün pratik sembollerine bile tahammül etmeyen elit zihnin pratik algılayışıdır bu da. Hakikaten bir zamanlar selamünaleyküm, şehirlerden ve toplumun merkezi yaşam alanı olan mekânlardan kovulmuştu. Şimdi yeniden şehre indi. Şehirde ve toplumun merkezinde yaşamaya, gezmeye, ses etmeye, konuşmaya başlıyor. Buna da siyasileşme diyor. Endişeli modernlerimiz bunlar. Kaybettikleri hegemonya nedeniyle selamünaleyküm demeyi de siyasileşme diye damgalıyorlar.
Aslında muhafazakârlar ve milliyetçi geniş kesimler, hem günaydın hem de selamünaleyküm derler. İsteyen istediği tercihte bulunuyor. Fakat laikçi modernlerimiz her zaman tekçi bir kültürü hakikat diye belledikleri için, burada da selamlama biçimini teke indirgemek istiyorlar. Oysa hayırlı sabahlar, merhabalar, gününüz hayırlı olsun (eskiden "sabahı şerifleriniz hayırlı olsun" derdi İstanbul beyefendisi ve hanımefendisi cetlerimiz) gibi birçok selamlama biçimi var toplumumuzda. Bunları kullanıyoruz da.
Aslında günaydın ve selamünaleykümü bile kavgaya bir bilinç krizi. İsteyen istediğini söylesin. Yeter ki gülümsesin, insanı görsün, onun gönlüne serinlik olsun. Ayrıca gençlerimiz artık hoşça kal, Allaha ısmarladık gibi Türkçenin güzel ifadelerini kullanmıyorlar. Bay bay diyorlar. Anlamsız, ruhsuz, kokusuz ve naylon taklidi kelimeler. Kurban olsun hoşça kala!