Herşeyin bu kadar değersizleştiği ve ucuzlatıldığı bir dönem hatırlamıyorum ne yazık ki. Ankara, önceki gün kelimenin tam anlamıyla kana bulandı. Başka bir ifadesi yok. Bu kanlı bir terör saldırısı, ülkenin başkentinde ve birkaç saat sonra bir miting yapılmasa bile, insan akışının en yoğun olduğu bölgede gerçekleşiyor. Yüzden fazla insanımız hayatını kaybetti. Çok sayıda yaralı ve üstelik aralarında durumu ciddiyetini koruyanlar var.
Böyle bir durumda bir ülkenin oturup başına gelenleri doğru dürüst düşünmesi ve olabildiğince soğukkanlı bir yaklaşımla ele alması gerekir.
Ama ne gezer.
Herşey bir güç savaşının parçası. Herşey bir kavgada fütursuzca kullanılacak kadar değersiz. Herşey orada ya da bir başka yerde hayatını kaybeden, yaralanan insanları hiçe sayacak kadar ucuz.
Bu ülkede bir siyasi partinin genel başkanı var. Arkasında dağ var, örgüt var, terör var, yargısız infazlar var. İnsanların özgür iradesini yok sayan ve seçimlerde sandıkları bile kontrolüne alan bir silahlı şebeke var. Yine hepsi bu ülkenin çocukları olan askeri, polisi, korucuyu, kurban eti dağıtmaya giden masumları katleden bir kanlı güç var.
İşte o genel başkanın Ankara’da hunharca katledilen insanlar için döktüğü gözyaşına inanmamız için kampanya başlatılıyor. Onun samimiyetine inanmamız, hatta onu bir barış elçisi olarak kabul etmemiz isteniyor! ‘128 yoldaşımızı kaybettik’ derken, onca masumun kanında eli olduğunu unutmamız isteniyor!
Ankara Garı, hasretlere uğurlanan, gurbettekileri kavuşturan bir mekan olmaktan çıkıp, kanlı bir saldırıyla anılıyor ve ne oluyor?
Bir başka şebeke yine sahne alıyor. Biz haklı çıktık diyor. Bizim ülkeyi ele geçirsin diye devletin içine sızdırdığımız elemanlar orada olsaydı, bunlar olmazdı diyor. İstihbarat zaafı derken, kendisini hatırlatıyor. Huzur derken adım adım ülkeyi kontrol etmek isterken suç üstü yakalanmasının üzerini örtmeye çabalıyor.
O da Ankara’nın kanlı gününde rol çalmanın peşine düşüyor!
Ankara kan ağlıyor ve ne oluyor!
Dün zulme karşı tek bir harf yazmayan, dilinden ve elinden mazlumlara ve masumlara dair bir direniş sözcüğü çıkmayan, işi gücü orada ya da burada bu ülkenin kayıp çocuklarının hayatını istismar edip titrek sesiyle ekranlara taşımak olan adamlar Nemrud’u devirmekten bahsediyor. Hem de Nemrudların çocuğu olarak!
Her olayda bir tek hedef var. Her patlamada bir tek suçlu var. Bu kirli ve kanlı parmakların işaret ettiği bir tek isim var!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.
Suçlu o ! Kan döken o, can alan o !
Yeter artık!
Kanlı örgütlerinizi, onlara yaslanıp siyaset yapan yüzsüzleri, ayaklarınızın altından kayıp gittikçe hop oturup hop kalktığınız çıkarlarınızı, hesaplarınızı, paralel yapılarınızı bozan tek güç, tek irade Tayyip Erdoğan olduğu için onu hedef alıyorsunuz!
Karanlık odaklara, teröre, uluslararası şebekelerin tetikçilerine geçit vermeyen; evinde, nöbette, çocuklarının gözleri önünde alçakça katledilen çocuklara da, Suruç’ta, Ankara’da kalleşçe öldürülenlere de sahip çıkan ve sahip çıkacak tek duruş Erdoğan olduğu için onu hedef alıyorsunuz!
Yeter!
Türkiye ağır bir saldırıyla karşı karşıya.
Kimsenin kimseyi, kimsenin herhangi bir şeyi istismar edeceği gün değil.
Gün birlik günü. Gün el ele olma günü. Ayrım gözetmeksizin canından olan çocuklarımız için ne yapabilirizi düşünme günü.
Gün bu hesapları bozma günü.