SAN FRANCISCO (ABD)- “Hiç bir aman aklımdan geçmeyen bir şey bu” dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
“2014’te boşalacak NATO genel sekreterliği için bir süredir sizin adınız geçiyor, düşünür müsünüz?” sorusuna cevap olarak... Dedi ve orada durdu. Biraz üstüne varılınca, konunun açılmasından hoşlanmadığını da belli etti. Kariyerinde ülkesinin Atina Büyükelçiliği ile Brüksel’deki NATO karargâhında daimi temsilcilik de bulunan Amerikalı diplomat
Nicholas Burns, şimdilerde yönettiği bir düşünce üretim merkezi adına çıkardığı raporda, Türkiye’nin NATO içerisinde giderek artan önemini vurgulamış... Raporun hülasasını tam
NATO Zirvesi sırasında
Chicago Tribune gazetesinde
yayımladı Burns... Dediği özetle şu: Güvenlik teşkilâtı NATO içerisinde sözü edilmeye değer beş ülke var; onlardan kendine-özel sorunlar yaşayan üçü dışarıda bırakılırsa geriye ordusu ve siyasi istikrarıyla göz dolduran iki ülke kalıyor: ABD ve Türkiye...
Burns, bu tespitinden hareketle, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin daha çok göz önünde olacağı kehanetinde bulunuyor.
“Daha fazla görünürlük, NATO genel sekreterliği dahil önemli görevlerin bu ülkenin temsilcilerine gitmesi demek” anlamına gelen bir cümlesi de var Amerikalı diplomatın... Türkiye’nin uluslararası arenada daha fazla görünürlüğe kavuştuğu bir sır değil; hemen her önemli kurumda önemli koltuklardan biri veya daha fazlası Türkiye’ye ayrılmış durumda. Birleşmiş Milletler’de de böyle bu, NATO’da da... NATO’da, stratejik önem taşıyan genel sekreter yardımcılığı makamında bir Türk diplomatı oturuyor. Bir sonraki NATO genel sekreteri bir Türk olabilir pekâlâ... O kişi neden
Abdullah Gül olmasın? NATO son yıllarda üstlendiği misyonlarla bir savunma işbirliği teşkilâtı olmaktan uzaklaşıp daha çok güvenlik-hassasiyetli ve zaman zaman sıcak çatışmalara da girebilen bir teşkilâta dönüştü. Türkiye en eski üyelerinden biri NATO’nun ve üyeliğini önemsiyor. Potansiyel AB üyeliği ülkenin sivil ve siyasi hayatına standart kazandırma açısından neyse, NATO üyeliği de askeri standartlar açısından o...
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresince daha da belirgin hale gelen huzurlu, sakin ve barışçı kişiliğiyle NATO’nun başında olması düşüncesi pek bağdaşmıyor... Tepkinin bir sebebi karakterle ilgili bu gerçek olabilir. Siyasette ileriye dönük hesaplar pek makul görülmez. Dağdağalı bir alandır siyasi hayat, altüst oluşlara fazlasıyla açıktır; iki-üç yıl sonrasına gün veremez hiçbir siyaset adamı... Verse de, vade geldiğinde beklentinin boşa çıktığı sıkça görülmüştür. Nice hesapçıyı daha yolun başında hüsrana uğratmış, sürprizlerle dolu bir uğraş alanıdır siyaset... Pek çok kişi,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den sonrası ile ve o sonrada kendisinin üstlenebileceği rollerle ilgili spekülasyona neredeyse makama seçildiği günden itibaren başladı; bu biliniyor... Ancak şu anda yürüttüğü görevden sonra ne yapacağıyla ilgili kendisinin bir hesabı ve beklentisi olduğunu sanmıyorum. Uzun ve yorucu bir günün sonunda yönetilen soruya verdiği kuru cevap da bunu gösteriyor.