Gül “Partime döneceğim” dedi. Bu, kıymet-i harbiyesi yüksek bir söz.
Gül’ün bu sözü, gelişigüzel sarfetmeyeceği genelde paylaşılan bir görüş. Gül bu sözle, Ak Parti’nin Erdoğan sonrası yürüyüşünde “devrede olacağı”nı dillendirmiş oluyor.
Şöyle bir soruyu önemsiyorum:
- Acaba sayın Gül ve varsa istişare ettiği çevre, şu sırada bu sözün nasıl algılanacağını ve geri dönüşlerinin nasıl olacağını düşünmüş olabilirler? Ve mesela dün medyaya yansıyan tavırları nasıl okumuşlardır?
Bir çevrenin, Ak Parti’nin üç dönemdir devam eden iktidarından, Çankaya’nın da bu iktidar alanına dahil olmasından, üstelik halkın seçtiği oylarla bunun pekişmesinden rahatsız olduğu, bunu değiştirmek istediği ve bu değişim için bulunan formüller arasında CHP ve MHP’yi kademe kademe buluşturmak yanında, Ak Parti bünyesinde çatlaklar oluşturma hesabı bulunduğu biliniyor.
Abdüllatif Şener kurucular arasındaydı, ayrıldı, ama onun ayrılışı Ak Parti’yi yaralamadı. Ertuğrul Yalçınbayır, Ertuğrul Günay, Dengir Mir Mehmet Fırat, Hakan Şükür, İdris Naim Şahin vs... bunların ayrılışı da sabun köpüğü gibi doğdu, söndü. Niye, çünkü partinin misyon büyüklüğü, bütün bu ayrılışları solda sıfır haline getirdi.
Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül... Bu isimlerin bir aradalığı, misyonu yeterince net ifadelendiriyordu.
Bu arada Erdoğan’ın “eşitler arasında birinci”lik hüviyeti de, net bir temsil niteliği kazandı.
Şu sıralar Ak Parti, en kritik dönüm noktasını yaşıyor. Çünkü yaşanan süreçte parti liderliği kişiliğinde temsil edilir hale gelen Tayyip Erdoğan başkanlıktan ayrılmak zorunda. Bu, kendisinin de zaman zaman seslendirdiği gibi “her fani için” bir gün söz konusu olacak olan şeyin, yaşarken gerçekleşiyor olduğu bir durum.
Ak Parti’den kurtulma hesabındaki odaklar, tam da bu noktada bir şeyler olması umudundalar.
Ve tam da bu noktada, Abdullah Gül üzerine kurgular oluşuyor.
- Acaba Abdullah Gül.... diye başlayan sayısız cümle kuruluyor. Erdoğan ile ihtilafa düşer mi? Bu ihtilaf partiden kopmaya kadar varır mı? Ayrı bir parti kurar mı? Camia ile işbirliğine girer mi? CHP’nin Çankaya adayı olur mu?
Ben, bütün bu soruların sayın Gül dışında oluşmuş ve belki de onu rahatsız eden şeyler olduğunu düşünürüm.
Öncelikle bütün bunların, bizati Sayın Gül için bir gelecek vadetmediğini, Sayın Gül’ün harcanması anlamına geldiğini düşündüğüm için ve tabii olarak, bu tür projelerin, Gül ile Erdoğan’ın yollarını buluşturan misyonu hedef aldığına ve Gül’ün orada rol üstlenmeyeceğine inandığım için.
Herkesle birlikte Sayın Gül de görmüş olmalıdır: “Partime döneceğim” sözünün medyadaki değerlendirilme tarzı, bir kesimde “Erdoğan’a karşı” ve “yandaşlık” niteliğinde, bir başka kesimde ise “ihtiyatlı kuşku” niteliğinde olmuştur. Sayın Gül, “Erdoğan’a karşı” ve “yandaşlık”niteliğinde olanların amacını da, “ihtiyatlı kuşku”ya yönelenlerin yerini de en iyi şekilde okuyacak bir insandır.
Ve sanırım, kendisine “Erdoğan karşıtlığı” rolünün yüklenmesi asla istemeyeceği, oradan gelecek yandaşlıkları da, çok problemli, kendisini zayıflatacak nitelikte göreceği muhakkaktır.
Bu tür “Erdoğan karşıtlığı” ve “yandaşlık” görüntülerinin, Gül’ün çevresinden kaynaklanıyor gözükmesi durumu ise Erdoğan - Gül ilişkisinde en problemli hali ifade eder.
Benzeri bir durum, yani “Gül’ün önünün kapanması ve tasfiyesi” niteliğindeki bir görüntünün, Erdoğan’ın çevresinden yansıma durumu da, “güvene yönelik darbe” açısından en problemli durumdur.
Ben Sayın Gül’ün siyaset içinde kalma ve partide rol üstlenme durumunun, böyle medya ortamında belirlenmek yerine, Erdoğan - Gül - Arınç ve benzeri, yola birlikte çıkmış isimler arasındaki istişare ile belirlenmesinin sağlıklı olduğunu düşünürüm.
Şu ana kadar Erdoğan ve çevresinden, Gül ile ilgili ön kesici mahiyette ne bir söz ne bir eylem ortaya konmadığı kanaatindeyim. Sözler “kardeşane”dir.
Ben dilerim ki, her iki lider ve etrafı, medya provokasyonlarını dikkate alarak süreci yönetmeli ve Ak Parti’nin bu en hayati dönemecinin başarıyla atlatılmasını temin etmelidirler. Türkiye’nin normalleşmesi misyonu, henüz bitmemiştir ve önüne 2023, 2053, 2071 ufuklarını koyan bir hareket için daha epeyce gidilecek yol vardır.