Hürriyet’in dünkü haberine göre, CHP eski Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve bazı eski MHP’li milletvekillerine ait olduğu ileri sürülen görüntülerle ilgili soruşturmada çarpıcı detaylara ulaşıldı. İncelemelerde, Hrant Dink cinayeti, Başbakanlığa böcek konulması ve usulsüz dinlemelerle gündeme gelen İstihbarat Dairesi’nin C Şubesi’nin komploda aktif rol aldığı belirlendi. Baş şüpheli, C Şubesi’ni kuran, başına geçen ve Hrant Dink cinayeti davasında tutuklu Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) ‘Emniyet imamı’ olduğu belirtilen Osman Hilmi Özdil’in, komplo kurulacak siyasilerin listesini Emniyet İstihbarat Dairesi C Şubesi’ne teslim ettiği, burada görevli istihbarat polislerinin de çalışma yaptığı ileri sürüldü.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, FETÖ’nün her türlü cinayeti işleyebileceğinden, en kirli işleri tezgâhlayabileceğinden, en ahlâksız komploları kurabileceğinden artık kimsenin kuşkusu yok.
Baykal ve MHP’li siyasilerin kaset olayı ile Dink cinayetinin çözülmesinin ise F. Gülen açısından tam bir kâbus olduğunu söylemeliyim.
Kendisini 40 yıl gizleyen FETÖ, siyasilerden büyük himaye ve destek gördü. Sadece merkez sağ partiler ile değil, CHP ve DSP ile bilhassa Ecevit ve Baykal ile sıkı diyaloglar kurdu. MHP’yi hiçbir zaman ihmal etmedi. Son genel seçimlerde HDP’ye oy verdiler, HDP’li hükümet istediler. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar bu 40 yıl içinde hep kendisine destek oldu, yardım etti. FETÖ’nün kendini gizleyerek devleti ele geçirmesinde bu siyasi sempati halesinin koruyuculuğu çok önemliydi. 15 Temmuz darbesi, CHP’nin de Gülen’in gerçek yüzünü görmesini sağladı. MHP, Meral Akşener’in çıkışı ile FETÖ gerçeğini CHP’den önce teslim etti. CHP ise yerel ve genel seçimlerde kendilerine destek veren Gülenistlere, 15 Temmuz darbesine kadar laf söylemedi/söyletmedi. Şimdi bütün gözler açıldı. İşte Baykal kasetinin FETÖ işi olduğunun ispatlanması, Gülen’in siyasi ayaklarını kıracaktır. CHP üzerinden AB’nin sosyal demokrat partilerinin de gözü açılacaktır. FETÖ yargılamalarına Batı kamuoyunun desteği gelecektir.
Dink cinayetinin soruşturması da giderek FETÖ’yü işaret ediyor. FETÖ’nün bitirilmesi açısından en önemli vaka Dink cinayetidir.
Gülen, Türkiye’deki azınlıklarla görülmemiş bir diyalog kurdu. Ermeni patriği, Hahambaşı, Ortodoks Patriği ile kurduğu diyaloglar Gülen’e ABD ve Avrupa’nın kapılarını açtı. Vatikan’da Papa, ABD’de New York Kardinali ile görüştü. Bugün Batı’nın Gülen’i himayesinde bu bağlantıların rolü büyüktür. Öyle ki, ABD’de başı sıkıştığında Türkiye’den Yahudi ve Rum cemaatinin etkili isimleri devreye girmiştir. İşte Dink cinayetinin çözülür ve bu cinayetin F. Gülen’in talimatı ile işlendiği kanıtlanırsa, ABD Gülen’i kendi elleriyle ve en kısa zamanda Türkiye’ye teslim edecektir. Çünkü Fransa ve ABD’deki Ermeni lobisinin ayağa kalkması, Gülen’in iadesini hızlandıracak, ABD’nin yeni Başkanının kim olacağı bile bu iadeyi etkilemeyecektir.
Kaldı ki, F. Gülen Amerikan medyası tarafından da artık mercek altındadır. Son olarak Gülen, yönetime yakınlığı ile bilinen Washington Post gazetesinde çok geniş ve ayrıntılı bir habere konu oldu. Gazete, Gülenistlerin, ABD’deki siyasi kampanyalara on binlerce dolar hibe ettiğini, Kongre üyelerinin de 289 dış seyahatinin sponsorluğunu yaptığını yazdı.
Evet, millet ve devlet olarak şehitlerimizle, yaralılarımızla, bombalanan Meclisimizle FETÖ ihanetine büyük bedeller ödedik. Ancak şimdi daha güçlü ve gelecek adına daha umutluyuz...