Zaman Gazetesi yazarlarından İsmail Ünal'ın, Gülen'le yaptığı bir söyleşi kitabında, "28 Şubat, Türkiye'nin daha iyi bir noktaya gelmesi adına bazı süreçleri geciktirdi mi" sorusuna Gülen şöyle yanıt veriyor: "Geciktirmedi; aslında hızlandırdı. Hatta 28 Şubat, Türkiye'de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı."
Fetullah Gülen 12 Eylül askeri darbesine de akıllara zarar övgüler düzdükten öte 28 Şubat'la ilgili olarak da kendisine biçilen rolü başarıyla oynuyordu: Kanal D'de yayınlanan televizyon programında Erbakan-Çiller koalisyon hükümetinin (ülkeyi yönetmeyi) beceremediğini söyleyerek gitmesi gerektiğini vurguluyordu:
"Şimdi Türkiye'yi yönetenler, ekonomi ve anarşi konusunda ve dış politikada başarılı olsalar da, muhalefetle iyi geçinmeyi becerememişlerdir."
Neymiş efendim? Ekonomide, dış politikada ve anarşiyi durdurma konusunda hükümet başarılı ama muhalefetle iyi geçinmeyi beceremiyor! Bu müthiş (!) analiz, akıllara durgunluk verecek bir zekanın ürünü! Devam edelim:
"Dini, şov malzemesine çevirip istismar etmişler ve ülkeyi gerilime sürüklemişlerdir. Türkiye'de yetişmiş ve yetenekli yönetici kıtlığı yaşanmaktadır. Bu hükümet derhal bırakıp gitmelidir... Şeriat Kur'anda sadece bir yerde geçmektedir. Şeriatın yüzde 95'ini oluşturan iman, ibadet ve şahsi muamelat (!) kısımlarını bugün Türkiye'de engelleyen bir durum yok. Geriye kalan yüzde 4-5'lık bölümse hukukla ilgilidir bu da yöneticileri ilgilendirir. Kişiyle ilgili değildir... Cumhuriyet ve laiklik şimdiye kadar hiç bir dönemde bu denli tehlikeye girmediği için, onu korumakla görevli olanlar, haklı olarak sesini yükseltmektedir. MGK bir anayasal kurumdur; ülke ve rejim için gördükleri tehlikeleri açıklamak ve alınacak önlemleri sıralamak görevleri gereğidir. Bu konuda daha çok söylenecek söz var ancak toplumun bazı kesimleri bunları hazmetmeye henüz hazır değil! "
İncir çekirdeğini doldurmayacak bir laf salatası, o kadar. Seçilmiş insanlara müdahaleyi hak görüyor yani halkın üstünde ve ötesinde bir güç bulunması gereğini vurguluyor. Sonra da yüzü kızarmadan demokrasiden söz edebiliyor!
Tabi 28 Şubat'a yeşil ışık yakan ve sonuna kadar destekleyen Süleyman Demirel tutkusunu da unutmamak gerek Gülen'in. Aralarındaki yakınlaşma bir ispiyonla/ihbarla başlar. Gülen bir yerlerden Adalet Partisi içinde bir darbe yapılacağını ve Demirel'in alaşağı edilip yerine Ferruh Bozbeyli'nin getirileceğini öğrenir. Yemez içmez bu haberi Demirel'e ulaştırır. Demirel'de bir karşı darbe düzenleyerek Bozbeyli ve arkadaşlarını alaşağı eder. Bu kişiler de sonradan Adalet Partisi'nden ayrılıp Demokratik Parti'yi kurarlar. Demirel bu ihbarı yapan Gülen'e bürokraside çok yüksek bir görev teklif eder, Gülen kabul etmeyince milletvekilliği önerir ama Gülen onu da kabul etmez. Ancak araları hep iyidir. Demirel camiye gider sıkça, Gülen'in vaazlarını dinler, sonra bir araya gelip sohbet ederler. Yani Gülen'in devlette bazı köşe başlarına adamlarını yerleştirmesi Demirel döneminde başlar, gelişir... Gülen'in Demirel'i anlatırken kullandığı bir cümle insanı hem ağlatır hem de güldürür: "Süleyman Bey akıllı adamdır; benim anlattıklarımı anında kavrıyor. Yani, ikinci kez açıklama yapma gereğini duymuyorum!"