Mancini; kendisine miras kalan takımın yedeklerini maç ortamında görmek için ligde ve Şampiyonlar Ligi’nde oynamayan futbolculardan bir takım sürdü sahaya. Ve mirasının ne kadar bereketsiz olduğunu gördü o saat!
Bu futbolcular nasıl alınmış? İçlerinden Bruma, Hakan Balta ve Gökhan Zan’ı çıkarın; Galatasaray formasını “Al şunu yıka getir” diyebileceğiniz bir tane topçu yok!
Anladık; başkan futbolu bilmediğini söylüyor. Yönetimde de bir-iki kişinin dışında futbola teğet geçen kimse yok. Ya Terim’i ne yapacağız?
Aydın’dan Amrabat’a, ondan Yekta’ya; bunca adama milyonlar döküldü. Bu arada Sivas’tan Erman Kılıç alındı; sırtına formayı dahi geçiremeden Eskişehir’e yollandı.
Mancini, Galatasaray’ın kondisyonsuz olduğunu söylüyordu. Doğru. Ama geldiğinden bu yana takımın kondisyonunun üzerine bir gram bile koyamamış.
Gaziantep BŞ Belediye, PTT 1. Lig’de neredeyse düşmemek için oynayan bir takım. Galatasaray bütün bir ikinci yarı, maçı tek farklı galip bitirebilmek için çabaladı durdu! Maçın hemen başlarında, Gaziantep’in kaçırdığı bir gol vardı ki; atsaydı, maç uzatmalara gidecekti, derken; ikinci golü buldu ve beraberliği yakaladı. Galatasaray’daki isteksizlik ve umursamazlık, ilk onbirde forma giyenlerden yedeklere kadar sıçramış. Oynadıklarına futbol demeye bin şahit ister.
Galatasaray’ın dünkü maçı kazanmış ya da kaybetmiş olması, acı gerçeği değiştirmez. Bu takımın çok ciddi anlamda revizyona ihtiyacı var.
En başta 8 milyon euro’luk Amrabat olmak üzere; Riera, Dany, Aydın, Yekta ve Ceyhun’un devre arasında Florya’nın kapısına konması gerek! Muslera’nın arkasına iyi bir yerli kaleci; ki bu Sinan Bolat olabilir; almak şart. Onun dışında Galatasaray’da takviye gereken sağ bek, sol bek, sağ açık ve stoper mevkileri de var.
Her ne kadar Galatasaray son 2 yılın şampiyonu olsa da, transferde resmen küme düşmüş. Bunun sorumlusunu konuşmanın sırası değil. Ne yapılması gerekiyorsa, yönetimin bir an önce kollarını sıvaması şart.
Kötü gidiş devam ederse, dün akşam tribündeki taraftarın tepkisinin daha da artacağı unutulmasın.
Sabır, sabır... O da bir yere kadar!