Ağır seyreden gribal enfeksiyonlarda antibiyotik gücündeki besinlerden yararlanabilirsiniz. Bal, meyankökü ve adaçağı enfeksiyonun bağışıklık sisteminde yol açtığı yıkımı durduracak en etkili silah.
BAL: Balın öksürük, allerji, bronşit, kansızlık, boğaz ağrısı, sinir hastalıkları, bazı cilt ve sinir sistemi hastalıkları gibi 500?e yakın hastalığın tedavisinde olumlu etkileri saptandı Ayrıca kabızlığı giderdiği, vücuttaki kanı temizlediği, damarları genişlettiği ve kan dolaşımını kolaylaştırdığı, kalbi güçlendirdiği, yağ hazmını kolaylaştırdığı, yara ve yanıkları iyileştirdiği de biliniyor. Hastalık ve enfeksiyonlara neden olan birçok mikroorganizmanın gelişimi bal tarafından yok ediliyor. Balın antimikrobiyal (mikrop karşıtı) özellik göstermesinin insan sağlığı açısından önemi; gıda patojeni ve bozulma yapan mikroorganizmalarının gelişmesine izin vermemesi ve enfeksiyonların iyileşmesine yardımcı olmasından ileri geliyor. Günümüzde ise bunun yerini antibiyotikler alıyor. Fakat antibiyotiklerin devamlı olarak kullanımı vücudumuzda antibiyotiğe dayanıklı etmenlerin oluşmasına neden oluyor.
MEYANKÖKÜ: Genelde herkes meyankökünün şeker içerdiğini sanar. Ancak şekerleme imalatları bir tarafa, gerçek meyankökü ciddi bir besin ve güçlü bir bitkisel ilaçtır. Sağlık açısından da pek çok faydaları vardır. Dünyadaki yoğun bir şekilde tüketilen en popüler şifalı bitkilerden biridir. Meyankökünün tıpta en sık kullanıldığı yer üst solunum yolları sağlığının korunmasındadır. İltihaplanmış mukoza zarındaki yatıştırıcı etkisi biliniyor. Meyankökü suyla karıştırıldığı ya da öksürük şuruplarında kullanıldığında boğaz, akciğer ve bronşiyal tüptekiler gibi mukoza zarlarını yatıştırır. Meyankökü aynı zamanda idrar yolları tahrişinde, yorgunluk ve bitkinlikte, bağışıklık sistemi zayıfladığında, alerjilerde, karaciğer rahatsızlıklarında ve detoksifikasyonda (beden temizliği) da kullanılır. Japonlar hepatiti (bir çeşit karaciğer hastalığı) kontrol etmek için bir meyankökü karışımına başvururlar. Meyankökünü, hastaların bağışıklık sistem desteği ihtiyacı hissettiği ve anormal derecede yüksek karaciğer enzimleri taşıdığı durumlarda özellikle önerdiği için bu uygulama hiç de şaşırtıcı değildir. Aynı zamanda kronik yorgunluk sendromu için de harika bir şifalı bitkidir.
ADAÇAYI: Adaçayı, nane ailesindendir, arındırıcı ve antimirobiyal (mikrop karşıtı) ve antiviral (virüs karşıtı) özelliklerinden dolayı kazanmıştır. Bu özellikleri ise içeriğindeki uçucu yağından dolayıdır. Adaçayı yağı ‘thujon’ olarak adlandırılan, hem salmonella hem de kandidaya karşı etkili olan bir bileşke içerir. Aynı zamanda fenolik asit adında antioksidan ve antiinflamatuvar (iltihapla savaşan) özelliği olan iki madde daha içerir. Bu sebepten dolayı adaçayının jinjivit (diş eti iltihabı), boğaz ağrısı, öksürük ve romatizmal arterit gibi inflamatuvar durumlarla savaşmakta da etkili olduğu bilinir.
Antibiyotikler yenilenmezlerse nezleden bile ölürüz
İNGİLİZ bilim adamları, yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi için deniz yatağını araştıracak. BBC’nin haberine göre, Aberdeen Üniversitesi liderliğinde yapılan araştırmada derin deniz çukurlarında gelişen yaşam içinde keşfedilmemiş kimyasallar taranıyor. Prof. Marcel Jaspars, ekibin amacının enfeksiyonla mücadelede ‘yeni nesil ilaçlar” bulmak olduğunu söyledi. Sonbaharda Şili ve Peru açıklarında başlayacak olan araştırmada bilim adamları yeni antibiyotiklerin üretilmesi için rafine edilebilecek ve ayıklanabilecek deniz dibi örneğinden benzersiz bakteri ve mantar büyütmeye çalışacaklar. Projenin lideri Marcel Jaspars, “Bu sorunla mücadelede hiçbirşey yapılmazsa, 10 ya da 20 yıl civarında, şu anda tedavisi çok kolay olan enfeksiyonların ve mikropların ölümcül olabileceği, antibiyotik öncesi çağlara dönebiliriz” diye konuştu.