Fatih Terim, başta Arda olmak üzere; Burak Yılmaz, Selçuk İnan, Caner Erkin, Gökhan Gönül ve Hakan Balta gibi milli takımın temel taşlarını kadroya almamakla, şok dalgası yarattı.
Karar doğruydu... Çünkü anılan isimler; Avrupa Şampiyonası sırasında çıkardıkları prim tartışmaları sırasında bir çete oluşturmuşlar ve para hırsları yüzünden milli takımın kimyasını/ disiplinini/birliğini bozmuşlardı.
Oysa prim tartışmasını alevlendirecek bir durum da yoktu. Zira, kazanmayı hak ettikleri para miktarı; zaten petrol zengini hesapsız ülkelerin bile ödemeyi düşünemeyeceği kadar yüksekti. Hatta çılgıncaydı. Koca Almanya, şampiyonluğa 300’er bin Euro vereceğini açıklarken; bizimkiler daha grup elemelerinden 500 bin Euro kazanmıştı bile... Ama ona dahi doymadılar. Fazlasını istediler.
Çünkü federasyon, 150 bin Euro olarak belirlediği Avrupa Şampiyonası’na katılma primini (Daha maçlar devam ederken) 500 bin Euro’ya yükselttiğini açıklamıştı. Futbolcular bunu, “500 bin Euro’ya çıkarmak” olarak algılamamış; “500 bin Euro daha” diye kabul etmişti. Bu yüzden, 150 bin Euro farkını alabilmek için, çete oluşturdular. Rusya maçı kadrosuna alınmayanlar, işte bu çetenin elemanlarıydı.
Allah aç gözlerini doyursun.
***
Fatih Terim, Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri sırasında patlak veren prim isyanına, kritik maçlarımız nedeniyle (Düzeni bozmamak adına) gerekli tepkiyi koyamamıştı. Ama zaten dirlik/birlik/düzen kalmamıştı. Turnuvanın en kötü takımı olarak, acıyla/fiyaskoyla/elenerek geri döndük.
Prim tartışmaları alıp başını gidince; futbolcular fazladan ödenen paraları hayır kurumlarına bağışlayacakları yönünde açıklamalar yaptılar. Türk Eğitim Vakfı, “Madem böyle bir düşünceleri var; kurumumuzu tercih etsinler, onlar için özel ve büyük bir tören düzenleyelim” önerisini getirdi. Futbolcular “Böyle bir açıklamada bulunmadık, gazetelerin uydurması” diye, teklifi geri çevirdi.
Bırakın Fatih Terim’i, siz böyle durumdaki futbolcuları milli takıma alır mısınız? Hoca az bile yaptı!