Türkiye bir çelişkiler ülkesi mi, bazen öyle maalesef... Soma’da gözden kaçanları konuşucağız ama önce daha genel bir tartışmadan yola çıkalım. Kadına yönelik şiddete karşı en ağır cezaların olduğu ülkelerden biriyiz. Buna karşın her kadın cinayetinde haklı olarak öfkeleniyor ve öfkemizi “ neden koruyamadın?” diye devlete yöneltiyoruz.
Kadına şiddet bir kültür sorunu sonuçta. Eğitimden başlayıp, yasayı uygulayan savcı ve hakimlere kadar yeni bir kültürün oluşmasını beklemek gerekecek. Ceza caydırıcıdır ama kültür değişmediği sürece şiddet bir günde bitmiyor.. Ama her şiddet haberinde, kültürü konuşmadan, devlet koruyamadı-korumadı bakışı bize sadece hata yaptırıyor.
***
Soma’da Cuma günü maden sahasında düzenlenen basın toplantısında yine öfkeden gözden kaçanlar oldu. Mesela maden sahibi ve yöneticileri dediler ki, “İzin almadan içeriye araba bile sokamıyoruz” Bu şu demek aslında, devlet maden kazasının ardından sürece tamamıyla el koymuş, maden sahibi ya da yöneticilerinin delil karatma şansı falan kalmamış.
Öfkeli sesler yükseldi “alana girmemeleri gerek” diye ama durum öyle mi? Madenin haritası, kaza anındaki durum, fiziki şartlar, işçi sayısı ve benzeri tüm bilgiler şirkette ve orada bulunmaları bulunmamalarından daha faydalı... Öfke ve akılcılık...
Kaza olan madende basın toplantısına çıkıp kaleminin sallaya sallaya 3 gündür uyumadım diyen yöneticiye öfkeliyim mesela. İnsanların sonsuza kadar uykuya yattığı ve senin ne kadar sorumlu olduğunun henüz bilemediğim bir anda ettiğin laf beni öfkelendiriyor. Ama diğer tarafta hemen hemen hiç uyumayan, ceketini üşüyen madenci yakınına veren bir başka adama, Bakan Taner Yıldız’a takılıyor gözüm.
Üzüntüsü ses tonuna yansımış, sahte değil gerçek, siyasi gelecek değil yara sarma derdinde. Ya oynuyorsa diyen çıkacaktır karşı sorum hazır, peki ya oynamıyorsa... Oynamadığına inanmak için gerekçelerim var. Mesela Türkiye’de Bakan olur olmaz Greenpeace ofisine gitmiş ve onlarla nükleer işini konuşmuş biridir Taner Yıldız...
***
Bir başka Bakan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik’ten sorumlu, adı Faruk Çelik. Kaza olur olmaz, Bakan Yardımcısı ve 30 kişilik ekibi yollamış Soma’ya. Daha önemlisi Ankara’da bir masa kurmuş, yapılan açıklamalarda diyorlar ki “Önceki teftiş raporlarını da inceliyoruz” Bunun alt metni “önceki raporları yazanlar işlerini doğru yapmışlar mı, ona da bakıyoruz” demek.
Bakan Çelik’in sağlığıyla ilgili durumdan ötürü fiziken hemen Soma’da olup olmamasının sonuçlar açısından değiştireceği bir şey yok aslında ama öfkeliyiz ya doğrayıp geçiyoruz.
Öfkelenmek elbette haktır ama Nasrettin Hoca’nın “ Hırsızın hiç mi kabahati yok?” sorusunu ne yapacağız? Mesela kanunda yazan yükümlülükleri yerine getirmeyen işveren yada işçiye yasal haklarını bile öğretmeyen sendikalar, onlara da öfkelenmek gerekmiyor mu?